26 Kasım 2009 Perşembe

Türk Futbolunda Profesyonellik Algısı







Çağımız futbolunun en önemli gereksinimi profesyonelliktir dersek yanlış bir saptama yapmış olmayız. Peki bu profesyonelliğin ülkemizdeki algılanmasında bir problem var mıdır? Bu sorunun cevabı aslında futbolumuzun neden bu denli geri kaldığının delilidir. Çağdaş kulüpler sadece futbolcu bazında değil kulübün başkanından çaycısına kadar profesyonelliği tercih etmektedirler. Ülkemizde ise bu kavrama duygusal açıdan baktığımız için bir türlü profesyonelliğin ne olduğunu kavrayamıyoruz.

Trabzonspor’un şu andaki sıkıntılarından bir kısmı bu profesyonellik algılamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde kulüpler şeffaf bir yapıya sahip olmadıkları için sözleşme yükümlülükleri çoğu zaman yerine getirilmez. Böyle bir haksızlıkla karşı karşıya kalan oyuncular kendi haklarını istedikleri zaman ise adeta aforoz edilir. Zaman zaman futbol dünyamızda bu haberler çıkar durur. Yöneticilerin klişeleşmiş sözlerinden artık midemiz bulanır hale geldi. “Kulübümüzde kimsenin parası kalmaz“

Parasını alamayan oyuncu kötü bir performans gösterince ise tüm pislikler o oyuncunun sırtına vurulur. Böylelikle 1 taşla iki kuş vurulmuş olur. Şark kurnazı yöneticiler kendi beceriksizliklerini sümen altı ederler bu sayede. Ayrıca oyuncuyu parasını isteyemez hale getirirler. Oysa kendilerinin kulüpte olan 1 kuruşluk alacaklarından dolayı kongre dahi erteleme yoluna giden yöneticiler gördü bu ülke.

Gelelim bu işin taraftar ayağına. Futbolcular formaya olan aşklarından dolayı ter dökmüyorlar. Bir ücret karşılığı görevlerini yerine getiriyorlar. Bu oyuncuları hainlikle suçlayan bilinçsizler aynı durumda olsalar belki de daha beterini yapacaklardır ama diyorum ya profesyonellik algısı farklı bu ülkede. Asıl ihanet senin forman için ter döken oyuncuların parasının zamanında ödenmemesine seyirci kalmaktır. Lakin o durumda kralın çıplak olduğu görüleceği için yöneticiler zorda kalırlar.

Oyuncularda yabancı yerli ayrımı adeta ırkçı bir zihniyetle yapılıyor ödeme konusunda. Yabancı oyuncu profesyonelliği bildiği için kendisinin istismar ettirmiyor hemen gidip FİFA’ya başvurup parasını çatır çatır alıyor. Hatta Galatasaray sırf bu gecikmiş ödemelerden dolayı Ribery gibi bir yıldızı elinden kaçırdı. Garibim yerli oyuncular adeta üvey evlat muamelesi görüyorlar. Paralarını isteyip kulüplerini şikayet etseler yarın nerede oynayacaklar. Bu riske girip parasını isteyenlerin futbol kariyerlerine erkenden nokta koyduklarını zaman zaman gazete sayfalarından okuyoruz.

Türk futbolu eğer ilerlemek istiyorsa TFF’nin bu ödemeler konusuna acilen el atmasında fayda var. Ödemeyi geciktiren kulüplere caydırıcı cezalar getirilmelidir. Oyuncunun aklı alacağı parada iken saha içerisindeki oyuna ne kadar motive olabilir? Böyle bir şeffaflık olduğu vakit kulüpler; rant peşinde koşan , futboldan anlamayan, futbolu sevmeyen, karaktersizlikte sınır tanımayan yöneticilerden kurtulacaklardır.

20 Ekim 2009 Salı

Futbol Dehası Hugo Broos



Trabzonspor'un muhteşem hocasına özel bir yazı yazmazsam kendisine haksızlık yapmış olurdum. Malum, takımı galibiyetten galibiyete taşıyan bu futbol dehasını her takım başına getiremez. Hele hele bu dehayı takımın başına getiren yöneticilerin heykelleri derhal Trabzon Meydanı'na dikilmelidir. Hocamız nasıl futbol dehası ise o yöneticiler de dünyada yönetim bazında bir dehaya sahipler.

Şimdi futbol dehamızın üstün marifetlerini tespit etmeye çalışalım. Kendisi her hafta galip geldiği için takımı eksiksizdir. Bu nedenle özellikle milli maç aralarında kendisine ödül vererk Belçika tatili yapmaktadır. Tabi başarı her zaman ödüllendirilmelidir.

Takımının tek forvetle çıktığı maçlarda galibiyetler serisi yakalayan dehamız bu tercihinden asla vazgeçmemektedir. Bu konudaki inadı Trabzonspor'a tarihinin en büyük başarılarını kazandıracağından şüphemiz dahi yoktur.

Takımın defansın sağ kanadındaki oyuncuların çokluğundan dehamız zaman zaman tercih problemi yaşamaktadır. Asıl takdir edilecek mevzu ise özellikle iç saha maçlarında Tayfun Cora'yı Trabzonspor tribünlerine alkışlatmasıdır. Zira her hocanın harcı değildir oyuncularını tribünler tarafından onore ettirmek.

Hele hele Gençlerbirliği maçındaki hamleleri dünya futbol literatürüne girebilecek unsurlar barındırmaktadır. Takımı mağlup duruma düşmüş her hoca gibi o da sistem değişikliğine gitti. O maçtan alnının akıyla çıkması bile takdire şayandır.

Bu dehanın özelliklerini saymakla bitiremeyiz. Ne mutlu Trabzonspor taraftarına ki böyle muhteşem bir hocaya sahipler. Her takıma nasip olmaz böyle hocalar. Hele aynı doğrultuda muhteşem yöneticilerin böyle bir hocayla buluşmaları şans,talih gibi kavramlarla açıklanamaz. Trabzonspor taraftarları gerçekten Allah'ın sevdiği kullarmış. Keşke Trabzonspor taraftarı olsaydım...

25 Eylül 2009 Cuma

Yalancı Baharın Hazin Sonu






Trabzonspor son iki haftaya dokuz gol sığdırarak taraftarlarına adeta bir bahar havası yaşatmıştı. Bahar gelecek için umut demek olduğundan olsa gerek Trabzonsporlular bu iki maçla beraber çiçek açmıştı. Oysa doğanın kanunudur; erken çiçek açarsan olgunlaşmadan solup gidersin. Bu akşam Ankara tıpkı böyle bir soluşa tanıklık etti. Turkcell Süper Lig’in 7. haftasının açılış maçı Trabzonspor’u bu sezon karanlığa gömen bir maç oldu.

Oysa karşılaşma çok iyi başlamıştı. Taktiksel saplantılarından kurtulan Hugo Broos 4-4-2 formatıyla iki hafta galip gelmişti. Kazanan takım her zaman doğru işleri yapan takımdır felsefesinden hareketle aynı taktikle karşılaşmaya başladı Hugo Broos. Kadroda küçük değişiklikler yaptı sadece. Rigobert Song’un defansın sağında oynaması Broos’un hanesine artı olarak yazılacak bir tercihti diyebiliriz. Daha maçın hemen başında Umut Bulut’un asisti ve Drago Gabric’in golüyle öne geçti Trabzonspor. Akabinde Gökhan Ünal’ın pasını iyi değerlendiren Colman skoru 2-0’a getirmişti. O esnada artık 4-5 farka gidecek maç denilirken Gençlerbirliği hazırlanışıyla Avrupai tarzda bir golle farkı bire indirdi. Zira ligimizde böylesine organize şekilde adam kaçırıp gol yapmak pek kolay kolay izleyebileceğimiz bir şey değil. Karşılaşmanın ilk yarısı bu skorla sona ererken sahada oynanan futbolun ikinci yarıda Trabzonspor’u çok zorlu bir 45 dakikanın beklediğini Hugo Broos haricinde herkese bas bas bağırıyordu.

Zaman zaman duyarız bir yerlerden. Ah nerde o eski bayramlar. Hugo Broos tıpkı böyle bir özlemle ikinci yarıya başladı. Trabzonspor’u rezil kepaze ettiği 4-5-1 formatına dönerek kendi eliyle Gençlerbirliği’ne 3 puanı sundu. Gençlerbirliği ise bana bir puan yeter diyerek kanaatkâr bir tavır sergiledi.

Karşılaşmadan akılda kalan birkaç nokta var. Trabzonspor açısından Alanzinho’nun oyundan alınırken formasını çıkartıp yere atması maçtan akılda kalan bir görüntüydü diyebiliriz. Bir yabancı oyuncunun forma ile alakalı düşünceleri ile bizim düşüncelerimiz aynı olmayabilir. Arada kültür farkı bu ayrıma nedendir. Bu noktada Alanzinho’nun tavrına futbolcu bağlamında tepki göstermenin pek ehemmiyeti yok benim için. Asıl tepki gösterilmesi gereken ona o formanın Türk insanı için ne anlam ifade ettiğini anlatamayan kulüp mensuplarıdır.

Gençlerbirliği bu yıl çok diri , pas yüzdesi yüksek, skor ne olursa olsun sonuna kadar mücadele eden bir ekip kurmuş. Sezon başından beri mağlup olmamaları bu dediklerimizi kanıtlar niteliktedir. 2 farklı mağlubiyetten gelip maça ortak olmak pek gördüğümüz bir şey değil ligimizde. Gençlerbirliği’nin iki oyuncusuna değinmek gerekir. Birincisi 61 numaralı formasıyla ikinci golü atan Bilal. Trabzonspor bir Trabzonlu tarafından vuruldu. Öz evlatçı zihniyet takozlara verdiği değeri böylesine yetenekli gençlere vermiş olsaydı Trabzonspor için şu anda çok farklı şeyler söylüyor olurduk. Diğer değinilmesi gereken futbolcu bana göre maçın yıldızıydı. Trabzonspor takımının sol kanadını felç eden Hurşit bu maçta çok çalıştı ve takımının ataklarında aktif rol oynadı. İlk defa izlediğim bu oyuncuya bu sezon dikkat etmekte fayda var diye düşünüyorum. Çok büyük bir oyuncu potansiyeli olmasa bile takımına katkı sağlayan iyi bir oyuncu potansiyeli var kendisinde.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Trabzonspor-Antalyaspor








Trabzonspor , Turkcell Süper Lig'in 6. haftasının açılış maçında sahasında Antalyaspor'u konuk etti. Geçtiğimiz hafta alınan farklı galibiyet bu maça Trabzonsporlu futbolcuların moralli çıkmasını sağlamıştı. Kendi taraftarı önünde 3 gol bularak galip gelmeyi bildi Karadeniz ekibi. Buraya kadar her şey normal görünse dahi ben yine testi kırılmadan eleştirilerimi yapmak istiyorum. Testi kırıldıktan sonra herkes eleştirir ama bir işe yaramaz.

Hugo Broos'un ,fantazisinden vazgeçip 4-4-2 formatına dönmesiyle Trabzonspor farklı bir yapıya büründü. Aslında bu yapının bizler yabancısı değildik. Geçen yılki takımın aynısını izliyoruz. Bu noktada Werner Lorant sıfatlı Hugo Broos'a ne gerek var diye sormadan edemiyor insan. Aslında sorunun cevabını bu camianın içindekiler çok iyi biliyorlar. Kukla bir başkanın olduğu kulüpte kukla bir teknik direktörün olması kaçınılmazdır. Teknik direktör umrumda değil ama Sadri Şener'in düşürüldüğü hali görünce her vicdan sahibi insan gibi ben de üzülüyorum.

Gelelim saha içine. Küçük bir format değişikliğiyle 2 haftadır galip gelen bir takım izliyoruz. Onca hazırlık maçı yapacaksın ve ilk dört haftanın ardından takımın problemini tespit edebileceksiniz. Teknik direktörlük vizyonu bu olsa gerek. Şimdi insan düşünmeden edemiyor. Sadri Şener'in Samet Aybaba tercihi acaba bize UEFA Kupası'nda bir üst turun kapısını açarmıydı.

Karşılaşmanın ilk yarısı izleyenler açısında adeta ne işim var ben burada havasındaydı. O yüzden Umut Bulut'un karşılaşmanın ilk yarısının uzatma süresinde attığı golün kıymeti çölde bulunan soğuk su gibi kıymetliydi. Allah'ı var çok klas bir goldü. Bu gol Trabzonspor'un ikinci yarıya daha rahat bir şekilde çıkmasına zemin hazırladı. Maçın İkinci yarısında Colman ve Gökhan Ünal (bana sorulacak olursa o gol Gökhan'a yazılmaz) farkı üçe çıkardı. Ardında Orhan Ak durumu 3-1 getirip skoru tayin etti.

Bu maçın ardından iki oyuncu hakkında değerlendirme yapmak gerekliliği hissediyorum. Önce kötü olandan başlayalım. Geldiği günden beri sahada ruh gibi gezinen Gökhan Ünal bu maçta da istikrarından ödün vermedi. Mücadele etmedi, top kaybı yaptı kısaca kötüydü. Kendisi bu seviyede bir takımın forveti olmadığını yedi düvele bağırırken nedense değerli kulüp yöneticilerimiz bunu görmezlikten geliyorlar. Tabi kolay değil onların işi de. Trabzonspor tarihinin en büyük kazığını yanlış yaptık diyerek açıklamak yürek ister. Gelelim iyi olana. Drago Gabric geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu hafta da iyi bir performans sergiledi. Oyun içindeki ofansif zekası takım hücumlarının hızla gelişmesini sağladığı için Trabzonspor'un vazgeçilmezlerinden olmasını şimdiden kestirmek güç değil. Adaptasyon sürecini doldurduktan sonra takıma olan katkısı daha fazla olacaktır.

10 Eylül 2009 Perşembe

Tony Sylva Fifa Tarafından Cezaya Çarptırıldı






Geçtiğimiz sezon transfer döneminde Fransa'nın Lille kulübünden Trabzonspor'a transfer olan 34 yaşındaki Tony Sylva eski kulübünün şikayeti üzerine 1,1 milyon euro tazminat cezasına çarptırıldı. Bu transfer gerçekleştikten sonra Lille Fifa'ya Tony hakkında şikayette bulunmuştu. Bu süreçte Tony Slyva zaten geçici lisans ile Trabzonspor forması giyebiliyordu. Bugün Fifa bu anlaşmazlığı sonuca bağladı. www.sport.fr internet sitesinin haberine göre Tony Slyva 1,1 milyon euro cezaya çarptırıldı.

6 Eylül 2009 Pazar

Dünyanın İlk Profesyonel Futbol Kulübü : Notts County FC






Dünyanın en pahalı futbol ligi dediğimiz zaman aklımıza tek bir lig gelir o da İngiltere Premier Ligi. Bunun sebepleri için sayısız veri sıralayabiliriz bir anda lakin iki tanesi hepsinden çok önemlidir. Birincisi, futbolun bu ülkede uzun yıllar öncesinde bir kültür haline gelmesidir diyebiliriz. Diğer sebep ise dünyanın ilk profesyonel futbol takımlarının bu ülkede kurulmuş olmasıdır. İşte bu noktada Notts County FC takımına değinmeden geçemeyiz. Çünkü bu kulüp dünyanın ilk profesyonel futbol takımıdır.

Notts County FC, 1862 yılında İngiltere’nin Nottingham şehrinde kurulmuştur. Geçmişinde öyle çok büyük başarılara sahip değildirler belki ama önemli bir yolu açmış olduğundan dolayı bu kulübü futbolseverlerin ana hatlarıyla tanımasında fayda var diye düşünüyorum. 1862 yılında kurulan Notts County 1880’li yıllara gelindiğinde İngiltere’nin en iyi takımı konumundadır. İlerleyen yıllarda Fa Cup zaferleriyle bu söylediğimiz yargıyı adeta kanıtlarlar. Notts County , 25 Mart 1891 günü İngiltere Fa Cup turnuvasında finale çıkmayı başarmıştır. Finalde Balckburn Rovers takımına 3-1 yenilerek kupayı kaybeder.31 Mart 1894 yılında ise bu aynı kupayı kazankazanma başarısını gösterirler. Bu sırada Notts County FC ikinci lig takımıdır. Yani bir ikinci lig takımı olarak bu kupayı kaldırırlar. Finalde Bolton’u saf dışı bırakırlar.. Fa Cup tarihinde finalde ilk defa hattrick yapan oyuncu Notts County FC forveti Jimmy Logan olmuştur. Tarihlerinin en büyük başarısı bu kupayı kazanmaktır. Kulüp 1939 ve 1946 yılları arasında 2. Dünya Savaşı nedeniyle futbola ara vermiştir. İnişli çıkışlı bir grafikle günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Şu anda İngiltere 4. Ligi’nde mücadele etmektedirler.

Yeni sezona iddialı bir şekilde girmek için ellerinden gelen her şeyi yaparak flaş diye adlandırılabilecek transferlere imza attılar. İlk önemli transfer İngiltere Milli Takımı’nın eski teknik direktörü Sven Goran Eriksson’un takımın başına getirilmesi olmuştur. Ardından dünya çapında tanınan Sol Campbell’ı renklerine bağladılar. Şu sıralarda ise yakından tanıdığımız Roberto Carlos ile transfer görüşmesi yapmaktadırlar. Başka yıldız oyuncularla da görüşmelere devam ettikleri basında yer almaktadır. Alt liglerde yer alan bir kulübün bu denli önemli oyuncuları, önemli ücretlerle transfer ediyor olması insanlara şaşırtıcı gelebilir. Yalnız bu kulüp kısa bir süre önce Ortadoğu bağlantılı bir şirket tarafından satın alındı bilgisi bu transferlere açıklık getirmektedir.

Böylesine köklü bir kulübü bir futbolsever olarak İngiltere Premier Lig takımları arasında görmekten memnuniyet duyacağım. Bakalım endüstriyel futbol Notts County Fc takımını kurtarabilecekmi?

4 Eylül 2009 Cuma

Adanademirspor-Livorno (Endüstriyel Futbola Tepki)






Livorno şehrinin tarihsel gelişimine baktığımızda bugün endüstriyel futbola karşı duran sol eğilimli bir futbol kulübünün bu kentten çıkmasına şaşırmamak gerekir. Tarih boyunca özgürlükçü düşünceler Livorno şehrinde her zaman taraftar bulmuştur. 1587 yılında yayınlanan Leggi Livornine (Livorno Anayasası) bu şehri özgür bir kent haline dönüştürdü. İtalyan Komünist Partisi’nin bu şehirden doğduğunu belirtmekte fayda var.Livorno şehri halen daha İtalya’da solun kalelerinden birisi olarak varlığını sürdürmektedir. Böyle bir şehrin içinden çıkan Livorno futbol takımının bu düşüncelere kayıtsız kalması ise mümkün değildi. Bu takımın tribünleri elbette diğer futbol takımlarından çok farklı olacaktı. Che posterleri görmek ve Enternasyonal’i dinlemek bu tribünler için gayet doğal bir tavırdır. Hatta Irak işgali sırasında ölen İtalyan askerler için tüm ülke yastayken Irak lehine tezahurat yapacak kadar anti-faşizan bir yapıya sahiptirler. Endüstriyel futbolun dünya üzerinde en büyük düşmanı Livorno futbol takımıdır diyebiliriz. Cristiano Lucarelli , dünya futbolunun önemli yıldızlarından birisi olmasına rağmen tüm transfer ve reklam gelirlerini elinin tersiyle itip üstüne üstlük “Milyarlarınız Sizde Kalsın!“ isimli kitabı yazmıştır. Livorno gibi ilkeli bir takımın kaptanına da böylesine prensip sahibi bir tavır yakışırdı. Bir futbolsever olarak endüstriyel futbola karşı çıkıyor ve Livorno’nun bu onurlu tavrını tebrik ediyorum.

Livorno’yu konu etmemizin sebebi Adanademirspor ile olan bağları. Adanademirspor’un kuruluşunda ise işçilerin olduğunu söyleyebiliriz.Gönül ister ki ülkemizde bir takım tıpkı Livorno gibi ilkeli bir zihniyete sahip olsun. Yalnız para tüm dünyada her şeyin önüne geçmişken aynı durum ülkemiz için de geçerlidir demek yanlış olmaz. Bugün Adanademirspor başkanının açıklamalarını dinleyene kadar aslında umudum vardı bu konuda. Yalnız açıklamasında ne şiş yansın ne kebap zihniyetiyle “futbolun sağı,solu olmaz“ ibaresi ortada var olan bulanıklığı berraklaştırdı. Ne yazık ki Adanademirspor bir bilinçle hareket etmiyormuş. Umarım gelecek yıllarda bu ilişkiler sağlamlaştırılır ve ülkemize futbol anlamında yeni değerler katmamıza vesile olur.

Endüstriyel futbolu protesto etmek amacıyla (en azından Livorno’nun amacıydı) bu akşam Adanademirspor-Livorno maçı yapıldı. Karşılaşma başladığı gibi bitti. Bu maçın değeri saha içinde oynanan futboldan çok saha dışında verilen mesajlardan ibaret olduğu için skordan ve maç içinde olanlardan pek fazla bahsetmenin anlamı yok.

3 Eylül 2009 Perşembe

FİFA’dan Chelsea’ye Ağır Yaptırım








Son yıllarda endüstriyel futbolun en önemli temsilcisi olan İngiliz Premier Ligi ekiplerinden Chelsea, Fifa’nın vermiş olduğu kararla adeta şok oldu. Fransa’nın Lens kulübü ile yine Lens’in genç oyuncusu Gael Kakuta için aralarında anlaşmazlık bulunan Chelsea, Lens’in şikayeti üzerine Fifa tarafından 1 yıl boyunca transfer yapmama cezasına çarptırıldı. Bu karar eğer uygulanırsa İngiliz ekibi Ocak 2011 tarihinden önce transfer yapamayacak. Hem oyuncu hem de Chelsea kulübü Lens’e 780’er bin euro tazminat ödeyecek. Buna ek olarak Chelsea aynı takıma 130 bin euro antrenman ücreti adı altında bir başka tazminat ödeyecek. Genç oyuncu Gael Kakuta ise 4 ay futbol sahalarından uzak duracak. Chelsea’nin bu karara itiraz için Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne başvuru hakkı bulunmaktadır.

Bir süredir Avrupa futbolu bu konuyu genel boyutlarıyla tartışıyordu. Ekonomik yönden güçlü olan ekipler ekonomisi daha zayıf olan takımların yetenekli oyuncularına sözleşmeleri devam ederken kulüplerinden habersiz görüşmeler yapması futbol camiasında rahatsızlık yaratıyordu. Bu çıkan kararın ise küçük takımların lehine emsal kabul edilebilecek nitelikte olduğu apaçık ortadadır..

Adeta vahşi kapitalizmin esir aldığı dünya futbolu bu karardan sonra artık kendisine çeki düzen vermek zorunda kalacaktır. Ya yüksek bonservis bedelleriyle bu yetenekli gençleri kendi kulüplerine katacaklar ya da alt yapılarına önem verip bu gençleri onlar keşfedecekler. Her iki seçeneğin de futbol adına kazanım barındırdığını belirtebiliriz. Yüksek bedellerle transferler olursa küçük kulüpler daha fazla yatırım yaparak daha iyi futbolculara ulaşabilirler. Büyük takımlar alt yapılarına önem verirseler dünya futbolunda önemli yetenekler boy gösterecek. Futbol için önemli bir gelişme hatta bir mihenk taşıdır diyebiliriz bu karar için.

1 Eylül 2009 Salı

Trabzonspor Yönetiminin Şark Kurnazlığı 2 (Fatih Tekke)






Trabzonspor yönetimi taraftarlarıyla dalga geçmeye devam ediyor. Transfer sezonu başladığından beri Fatih Tekke ismi hiç Trabzonspor’un gündeminden düşmedi. Fısıltı gazetesi sürekli Fatih Tekke transfer edildi haberini anlattı durdu. Bu konuda çok dedikodu üretildi. Disiplinsiz o yüzden alınmadı dendi, o imamın kulüpte yeri yok dendi, Trabzonspor ile para pazarlığı yapıyor dendi. Bir kısmına şahsen ben bile inandım. Bugün gelinen süreçte ise Fatih Tekke hakkında bu asılsız iddiaların mantıklı olabileceklerine inandığım için kendisinden özür diliyorum.

Transfer sezonunun ortalarında yapılan görüşmelerin sonunda her iki cepheden birbirinin aksi açıklamalar gelmişti. Trabzonspor yönetimi Fatih’i paragöz olarak lanse etmişti kamuoyuna. Fatih Tekke ise Trabzonspor ile para konuşmadığını ve konuşmasının mümkün olmadığını açıklamıştı. O günlerde herkesin kafasında bir soru vardı. Bir taraf yalan konuşuyor ama hangi taraf? Bugün transfer sezonunun son günü ve bu son günde yaşanan gelişmeler o soruya cevap verecek bir niteliğe büründü. Fatih Tekke eğer Trabzonspor ile para konuştuysa ve yüksek bir rakam telaffuz ettiyse neden Fatih Tekke hala daha Trabzonspor’un transfer gündeminde yer almaktadır. Demek sabit fikirli , vizyonsuz yöneticiler artık köşeye sıkıştılar. Burun büktükleri Fatih Tekke onlar için kurtarıcı konumuna gelmişti ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Bu süreçte Fatih Tekke’nin kendi takımında gösterdiği performans onun kulübü tarafından bırakılmasını zorlaştırmıştı.

Bugün yaşanan gelişmelerde Zenit ile Trabzonspor kulübü anlaşamayınca bu transfer gerçekleşmedi. Burada farklı bir nokta var. Fifa’nın kararına göre yurtdışı transferlerinde oyuncu 28 yaşını geçmişse kulübünden 1 yıllık alacağı karşılığına denk gelen bonservis bedeli ile bir başka kulübe transfer olabilir. Bu durumda Fatih’in bonservis bedeli 2,5 milyon euro civarında bir rakama tekamül etmektedir. Gabric transferi için hiç düşünmeden bu parayı veren bir kulübün Zenit ile pazarlık yapmasına dahi gerek yoktur.

Gelelim Trabzonspor yönetiminin taraftarı aptal yerine koyan tavrının analizine. Fatih Tekke, iş bilmez bir kısım yönetici tarafından istenmediğinden dolayı transfer edilmemişti. Transferin son gününde forvet bölgesine yeni bir transfer yapamayacaklarını anlayan yönetim taraftarın gazını almak için bir operasyon yaptı. Fatih Tekke ve kulübüyle görüşülecek , anlaşma sağlanamadığında kimse onlara neden almadınız demeyeceklerdi. Çok güzel bir söz vardır bu konuya uygun düşen. “Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş; yerini genişletmişler yenim dar demiş.“ Madem bu oyuncuyu almaya niyetiniz yok neden şark kurnazlığına başvuruyorsunuz? Sadece sizler mi omuzlarınızın üzerinde taşıdığınız kütlelerde zeka taşıyorsunuz? Bu tür oyunlarınızı sadece ve sadece size dalkavukluk yapan, çıkar peşinde koşan lüzumsuz insanların yediğini hala daha öğrenemediniz mi?

Trabzonspor yönetiminin tüm üyelerine buradan seslenmek istiyorum. Bugün yapmış olduğunuz görev sebebiyle Trabzon sokaklarında başınız dik dolaşabiliyorsunuz ama yarın bu kulübe vurmuş olduğunuz prangalar nedeniyle o sokaklarda utancınızdan gezemez hale geleceksiniz. Tabi hala bir utanma duygunuz varsa ve o duygunuzu menejerlere komisyon olarak satmadıysanız…

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir Devin Düşüşü






Kimilerine göre gereksiz, kimilerine göre erken ve kimilerine göre uygun olarak nitelendirilebilir bu yazacaklarım. Yazının başlığı insanlara İgor Gouzenko’nun “Bir Devin Düşüşü“ romanını anımsatabilir ama bu yazıda ne edebiyattan ne de siyasetten bahsetme gibi bir amacım var. İgor Gouzenko , eserinde dev olarak Maksim Gorki’yi işaret etmişti. Üstelik bu işaret sembollerle sağlanmıştı. Ben ise sembol filan kullanmayacağım.

Konu her zaman olduğu gibi yine futbol. Bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce Trabzonspor bir yönetim krizi yaşamıştı. Bu süreçte Sadri Şener büyük bir mutabakat ile başkan olarak seçilmişti. Hatırladığım kadarıyla hiçbir başkan Sadri Şener kadar desteği arkasına alarak o göreve gelmemişti. Kulüpte iyi diye nitelendirebileceğimiz bir teknik direktör vardı. Zira kendisi futbol adına Türkiye’nin genelinin bir adım önünde yer alacak bir vizyona sahip futbol adamıydı. İlk transfer sezonunda büyük bir hareketlilikle takıma ivme kazandıracak oyuncular kulübe kazandırıldı. Aslında sıkıntı daha o dönemde baş göstermişti. Vizyon sahibi bir hoca vizyonsuzlukları paçalarından akan bir yönetim kuruluyla çalışmak zorundaydı. Sonuç olarak olmadı ve hoca yetersiz görülerek gönderildi. Yerine ise 3 aylık bir arayışın ardından Samet Aybaba durağına uğrayıp Hugo Broos getirildi ve yeni teknik direktör şu ana kadar geçen süre içerisinde başarısız oldu. Menejerlere komisyon olarak dönen transferlere imza atıldı. Borç aldı başını gitti ve yakın bir gelecekte Trabzonspor taraftarları Sadri Şener için istifa sözünü sarfetmeye başlayacaklar.

Kişisel olarak Sadri Şener hakkında kimsenin olumsuz bir söz söyleyeceğini düşünmüyorum. Yalnız çevresinde onu yanlış yapmaya sevk eden yöneticiler sebebiyle neredeyse efsane olarak anılmasına ramak kalmış Sadri Şener rezilce kulüpten gitmek zorunda kalacak. İşte bu yüzden bu yazının başlığı “Bir Devin Düşüşü “ oldu.

28 Ağustos 2009 Cuma






Uefa Avrupa Ligi grup kuraları bugün çekildi. Buna göre dörderli takımdan 12 grupta Avrupa Ligi mücadelesi verilecek. Her takım birbirleriyle ikişer maç yapacak ve bir takım toplam 6 maç yapacak. Maçların sonunda gruplarında ilk iki sırayı alacak olan takımlar Avrupa Ligi mücadelesine bir üst turdan devam etme hakkı kazanacak. Grup maçları 17 Eylül ile 17 Aralık tarihleri arasında oynanacak.






Ülkemizi bu kupada temsil edecek olan Fenerbahçe ve Galatasaray zor sayılmayacak gruplarda yerlerini aldılar. Steaua Bükreş, Twente ve FC Sheriff takımlarıyla mücadele edecek olan Fenerbahçe'nin işinin kolay olduğunu söyleyebiliriz. Galatasaray'ın grubu ise tıpkı Fenerbahçe'nin grubu gibi üstünlük kurabileceği rakiplerden oluştu. Dinamo Bükreş, Sturm Graz ve Panathiniaikos ile eşleşen Galatasaray grubun açuk favorisi dersek yanılmayız. Bu grup için tek çekince Yunanistan deplasmanındaki ateşli taraftarların daima Türk takımlarına problem çıkarması diyebiliriz. Daha şimdiden ülkemizi temsil edecek iki takımımıza birden başarılar diliyoruz.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

ibrahim Üçüncü Ne Zaman Türkiyede Oynayacak





Yakın bir geçmişte Türk futbolu yabancı oyuncuların Türk statüsünde oynaması amacıyla yapılan değişikliklere yakından tanık oldu. Kimi oyuncular daha iki yıllarını doldurmadan Türk statüsüne geçtiler kimileri ise şu anda altıncı sezonunu oynamalarına rağmen bu statüye bir türlü geçirilmediler. İbrahima Yattara 19.06.2003 tarihinden itibaren Trabzonspor’un futbolcusu konumunda olmasına rağmen halen daha Türk vatandaşlığını elde edemedi. Çeşitli bürokratik engellemelerle Yattara’ya bu manada haksızlık yapılmaktadır. Türkçe bir kelime konuşamayan futbolcular Türk statüsünde oynarken en az bizler kadar Türkçe konuşan Yattara hala yabancı statüsünde futbol hayatını ülkemizde sürdürmektedir.

Bürokratik engellemeler olduğunu yazımın giriş bölümünde belirtmiştim. Bu bürokratik engellemelerin kanuna filan dayanmadığını bu yazıda açıklamaya çalışacağım. 2006 yılında TFF bu konuda bir karar almıştı. "Yönetim kurulu, bu kapsamdaki oyuncuların ilk vatandaşlık başvurularından itibaren 5 yıl geçmesi halinde, Türk sıfatıyla oynayabileceklerini kararlaştırdı" ve “Yabancı uyruklu futbolcuların, A Milli Takım’da oynama uygunluğunu taşıması halinde, Türk vatandaşlığına geçişlerinde süre kısıtlaması aranmaması öngörüldü” şeklinde bir sonuca varmıştı. Buna gore Yattara alınan ilk karara uyacak olursa ancak jübilesini yaptıktan sonra yerli statüsünde oynayabilir. Buraya kadar her şey normalmiş gibi geliyor. Yalnız TFF’nin almış olduğu bu kararların anayasaya uygun olup olmadığına bakmamızda fayda var inancındayım. Anayasanın 16. maddesine göre ; “ Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.“ ibaresi geçmektedir. Anayasanın 13. maddesine gore “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.“ Anayasanın 11. maddesi ise “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.“
şeklindedir. Bu bilgiler ışığında Türk vatandaşlığına geçiş konusunda TFF’nin almış olduğu kararların bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.



Temel hak ve hürriyetlerde sınırlamalar yabancılar için sadece kanunla düzenlenebiliyorsa TFF’nin almış olduğu karar kanun hükmü taşıyamayacağı için bir geçerliliğide söz konusu değildir. Bu sebeple Yattara’nın başvurusunun yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Anayasanın 10. maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.“ şeklindeyken Yattara’ya yapılan bu uygulama bu bakımdan da anayasaya aykırı bir durum teşkil etmektedir.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarının yapıldığı yer TFF değil T.B.M.M.’dir. Bu sebeple Türk statüsünde oynama konusunda TFF’nin almış olduğu kararların bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu anlayış doğrultusunda gerekli başvurular gerekli yerlere yapılıp bu yanlışlık düzeltilmelidir.

Kanun No: 5901
Kabul Tarihi: 29/05/2009
Yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığının kazanılması
MADDE 10- (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, bu Kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir. Ancak, aranan şartları taşımak vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamaz.
Başvuru için aranan şartlar
MADDE 11- (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda;
a) Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak,
b) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz beş yıl ikamet etmek,
c) Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek,
ç) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak,
d) İyi ahlak sahibi olmak,
e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek,
f) Türkiye'de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak,
g) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak,
şartları aranır.
(2) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda, yukarıda sayılan şartlarla birlikte, taşıdıkları devlet vatandaşlığından çıkma şartı da aranabilir. Bu takdirin kullanılmasına ilişkin esasların tespiti Bakanlar Kurulunun yetkisindedir.
Yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığının kazanılmasında usul ve esaslar
MADDE 19- (1) Yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılardan başvuru için gerekli şartları taşıyanların adına vatandaşlık dosyası düzenlenir ve karar verilmek üzere Bakanlığa gönderilir. Bakanlıkça yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda durumu uygun bulunanlar Bakanlık kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilirler, uygun görülmeyenlerin talepleri ise Bakanlıkça reddedilir.

Anayasanın ilgili maddeleri derki ;
. Türk vatandaşlığı
MADDE 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.)
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (*)
(*) 9/2/2008 tarihli ve 5735 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle bu fıkraya “bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenmiş,bu ibare Anayasa Mahkemesi’nin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.

II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
MADDE 13. – (Değişik: 3.10.2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

V. Yabancıların durumu
MADDE 16. – Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.

Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
Madde 11. – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.



NOT:Anayasa maddeleri www.tbmm.gov.tr kaynak alınarak eklenmiştir.

Trabzonspor Yönetiminin Şark Kurnazlığı





Trabzonspor , 25 Ağustos 2009 günü Trabzonspor Kamp Eğitim Merkezi Nizamettin Algan Konferans Salonu’nda olağanüstü genel kurul düzenledi. Bu genel kurulun amacı mevcut yönetimin kulübe ait gayrimenkullerin kiralama süresini uzatmak istemesiydi. Trabzonspor tüzüğüne göre bu gayrimenkullerin yönetim kurulunca genel kurula sorulmadan 10 yıl süreyle kiralanabilmesi mümkündü. Bunu yeterli görmeyen Trabzonspor yönetimi bu süreyi uzatmayı talep etti.

Takımın saha sonuçlarının kötü bir seyir arz etmesi sebebiyle gergin bir kongre gerçekleştirildi. Yapılan oylamada bu yetki verecek yeterlilikte oy sayısına ulaşılamayınca kongre yaşanan gerginliklerin bahanesiyle iptal edildi.

Konu ilk bakışta masumane bir talep gibi görünebilir. Lakin derinlemesine incelendiğinde bir şark kurnazlığı, bir art niyetlilik kendisini bu konuda barındırmaktadır. Sadri Şener yönetimi kulübü borç batağına sürüklemiş haldedir. 40 trilyon borç ile devraldıkları kulübün borcunu 150 trilyona ulaştıran bir yönetime kulüp üyeleri haklı olarak güvenlerini yitirmişlerdir. Kongrede yaşanan gerginliklerin ana sebebi bu güven eksikliğidir. Trabzonspor kulübünün önümüzdeki 5 yıllık gelirleri ipotek altına alınmışken kulübün geleceği bu iş bilmezlere terk edilemezdi.

Trabzonspor üyelerinin binlerle telaffuz edildiğini varsayacak olursak bu olağanüstü genel kurulun yüz kişilik bir salonda yapılması samimiyetsizliğin göstergesidir. Üstelik kulüp üyelerine bu genel kurul hakkında bir davette gönderilmemiştir. Oldu bittiyle Trabzonspor’un tüm geleceğini heba etmek isteyen yönetim kurulu bu sefer bunu başaramamıştır.

Bu krizin üzerine hemen ortaya istifa haberleri atıldı. Eğer o istifa gerçekleşseydi Trabzonspor taraftarları memnun olacaklardı. Bunu fark eden ve kendisine yalvarılmayacağını anlayan Sadri Şener hamasi söylemlerle kulübün başında kalacağını beyan etti. Sadri Şener dönemi Trabzonspor için bugün bitmiştir. Sadece şu anda hatalarında ısrar eden bir yönetim kurulu var. 3-5 hafta içerisinde o hataların sonuçları onları istifaya zorlayacaktır.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Trabzonsporda Transfer Skandalı: Drago Gabric


Trabzonspor kulübü bir süre önce Hırvatistan’ın Hajduk Split takımında Drago Gabric’i transfer etmişti. Bu transfer yapıldığı sırada hem gazetelerde yazılan hem de kulüp yöneticilerinin yakın çevrelerine söyledikleri rakam 2,4 milyon euro idi. Buraya kadar her şey normal seyrinde devam etmiş diyebiliriz. Yalnız Hajduk Split kulübünün bu transfer bedelini 2 milyon euro olarak açıklayınca akıllarda soru işareti bıraktı. Bahsi geçen paranın fazla olan 400 bin euro gibi bir bölümü nerede diye insan sormadan edemiyor. Bu yazıda bu soruya cevap arayacağız.

Trabzonspor kulübü yıllardır menejer Adnan Demir ile çalışmaktadır. Bu bağda kulüp içinde Adnan Demir ile ticari ortaklığı olan bir duayenin alakası var mı bilinmez. Trabzonspor forvet ihtiyacı olmasına rağmen bu açığını kapatmak yerine 2 alternatifi olan bir bölgeye tamamen mantıksızca transfer yapmak ister bu süreçte. Konuşulan oyuncu Drago Gabric olur. Oyuncunun menejeri Adnan Demir aynı zamanda Trabzonspor teknik direktörü Hugo Broos’unda menejeridir. Tam bu sırada Hugo Broos takımın yurtdışı kampında Gabric transferinin gerekliliğine dair açıklamalarda bulunur. Bu açıklama üzerine görüşmeler yoğunlaşarak transfer bitirilir.

Trabzonspor kulübünün içerisinde oyuncu transferlerinde adeta komisyonculuk yapan kişilerin varlığı artık şehirde ciddi ciddi konuşulmaya başlanmış haldedir. Takımı rant kapısı olarak gören art niyetli insanlar icra makamına yerleşmiş durumdadır. Bu transfer skandalının yansımaları ilerleyen günlerde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Trabzonspor Üç Maçlık Seri Yakalayarak İstikrarına Devam Ediyor






Trabzonspor deplasmanda Manisaspor ile karşılaştı. Son iki maçlık mağlubiyet serisine yeni bir mağlubiyet daha ekledi. Maçın detaylarına inmeye fazla lüzum yok. Karşılaşmanın 8. dakikasında Engin Baytar’ın şutu direkten döndü. Maçın 16. dakikasında ise Trabzonspor’un Manisaspor’da kiralık oynayan oyuncusu Promise Isaac takımını 1-0 öne geçirerek skoru tayin etti.

Trabzonspor cephesinden maça baktığımızda organize olamayan bir takımdan bahsedebiliriz. Takımın tek organize yönü Manisa 19 Mayıs Stadyumu’nda karşılaşmaya çıkmak için organize bir şekilde orada bulunmalarıydı. Şu oyuncu iyi oynadı gibi bir değerlendirmeye girmenin manası yok. Takım olarak çok kötü bir performans sergilediler. Mağlubiyeti hak ettiler demek haksızlık olmaz kanaatindeyim. Trabzonspor’un forvetlerinin daha dört resmi maçta siftah dahi yapmadıklarını bir not olarak düşmekte fayda var.

Hugo Broos geçtiğimiz yıl bir Yunan takımında sergilediği kümeye oynama performansını takım değiştirmesine rağmen hala devam ettirmektedir. Kimse ona bu takım şampiyonluğa oynuyor dememiştir diye düşünüyorum. Çünkü hiçbir akıl sahibi varlık şampiyonluk iddiasıyla oynayan takımı 1-0 mağlupken kulübede bacak bacak üzerine atıp etrafına gülücükler dağıtmaz. Maç sonrası açıklamasında futbol dehası Hugo Broos takım ruhunu oluşturduklarını beyan etmiş. Ben şahsen ruhtan vazgeçtim ortada bir takım bile yok. Hoca en fazla 3 hafta daha görevinin başında kalır bu gidişle. Zira ona tahammül edenlere Trabzonspor taraftarı tahammül etmez.

Bir başkan düşününki şampiyonluk parolasıyla sezona başlayan takımını daha üçüncü maçında doksan dakika seyretme tahammülü gösteremesin. Oysa taraftarlar aynı takımı doksan dakika izleme tahammülünü gösteriyor. Sadri Şener, kulübü 1990 yıllarının anlayışıyla yönettiği için Trabzonspor daha ligin üçüncü haftasında lige havlu atmıştır. Sayın başkanım eserinizle gurur duyabilirsiniz. Selefiniz bu takıma Türkiye’nin bir çok stadyumunda “ Trabzonspor kümeye“ şeklinde bağırttırmıştı. Bunun üzerine siz de benim ne eksiğim var diyerek aynı yolda emin adımlarla ilerlemektesiniz. Vakit istifa vaktidir. Zira yapamadığınız ve layık olmadığınız görevde inat ederseniz isminizin saygınlığını zedeleyerek gitmek zorunda kalacaksınız.

23 Ağustos 2009 Pazar

İlkeli Bir Mücadelenin Portresi: Şenol Güneş






Türkiye onu altı şampiyonluk kazanmış Trabzonspor’un kalecisi olarak tanıdı. Başarılı bir kaleci olduğunu ismini altın harflerle tarihe yazdırarak ispat etti. 1112 dakika gol yemeyerek Türkiye’de kırılması çok güç olan bir rekora imza attı. Şenol Güneş jübilesini yaptıktan sonra futbolculuğunda elde ettiği başarıları gölgede bırakacak başarılara imza attı diyebiliriz. O artık tüm dünyanın tanıdığı bir teknik direktör konumuna erişmiştir.

Onurlu mücadelesini, ilkeli tutumunu onu yakından takip edenler hep görmüştür. Trabzonspor’un teknik direktörü olarak kariyerine çok önemli başarı verileri işleyememiş olabilir ama o ilk dönemi yani 1995-1996’yı hatırlayanlar o başarılı takımın mimarına hakkını vereceklerdir. Sadece bir maç ile Trabzonspor serüveninin ilk bölümü son bulmuştu. Böyle bir sonucu hak etmemişti kendisi.

Herkesin Trabzonspor’u bile şampiyon yapamadı gibi bir saçmalığın esiri olduğu günlerde Şenol Güneş Türk Milli Takım’ı teknik direktörü olur. Ne kıyametler kopar bu esnada. Şenol Güneş’i aşağılayan nice yazılara şahit olmuştur Türk basını bu süreçte. İyi giyinemiyor, jöle sürmüyor, güzel konuşamıyor,karizması yok gibi komik olduğu kadar aptalca olan söylemlerle Şenol Güneş aşağılanıp durdu. Allah’ın sopası yok derler ya hakikaten doğruymuş. Bugün aynı takımın teknik direktörü ilah konumundadır. Sanırım bunda bugünkü hocanın bu gazetecilerin çeşitli yakınlarına ve onların çeşitli uzuvlarına etmiş olduğu küfürler etkili oldu. Yani hak yerini buldu. Peki karizması olmayan Şenol Güneş ne yaptı? Türk Milli Takımı’nın tarihi boyunca elde ettiği en büyük başarısına imza attı. O artık dünya üçüncülüğü apoletini taşıyan bir teknik direktördür. Ayrıca 2002 yılında Uefa tarafından yılın en iyi teknik direktörü seçilerek onurlandırılmıştır.

Avrupa’nın kalburüstü kulüplerinden teknik direktörlük teklifleri almıştır 2002 Dünya Kupası organizasyonundan sonra. Yalnız o Türk Milli Takımı’nı kariyerini ilerletmek için bile dahi terk etmemiştir. Dedik ya ilkelerden örülmüş bir insandan bahsediyoruz. Birileri gibi kıytırık başarılar sonrası takımını bırakıp Avrupa’nın üçüncü sınıf takımlarına koşmamıştır.

Türk Milli Takımı’ndan haksızlığa uğrayarak uzaklaştırıldıktan sonra bir süre Trabzonspor’da çalışmıştır. Daha sonra Güney Kore’nin Fc Seoul takımı ile anlaşmıştır. 2007 yılından beri bu takımın teknik direktörülüğünü yapmaktadır. Geçtiğimiz yıl Şenol Güneş yönetimindeki Fc Seoul averajla şampiyonluğu kaybetmiştir. Şu an itibariyle ligde 39 puanla lider olan Fc Seoul en yakın rakibine 7 puan fark atmıştır. Türkiye dışında bir yerlerde böylesine başarılı olan bir insanın gözü kör medya tarafından es geçilmesi manidar bir durum teşkil etmektedir. Belki de Şenol Güneş’in huzuru Güney Kore gibi uzak bir diyarda bulmasının en önemli sebebi bu çifte standart uygulamasıyla ahlaksızlaşan medya diyebiliriz.

Bu denli göz ardı edilmesine rağmen Güneş Uzakdoğu’da daha bir parlamaktadır. Onurlu yolculuğunun durağı şimdilik Güney Kore. İlerleyen zamanda kendisini dünyanın önemli liglerinde görmeyi diliyoruz.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Trabzonspor İşini İkinci Maça Bırakmadı





Trabzonspor , Avrupa Ligi Play- Off mücadelesinin ilk maçında Fransa’nın Toulouse takımı ile karşılaştı. Trabzonspor için sezonun en önemli hedefi olan Avrupa Ligi ne yazık ki daha ilk maçta son buldu. Maçta neler oldu filan aslında fazla önemli değil. Bu maçın esasında kayıp bir sezonun habercisi niteliğinde olduğunu ilerleyen süreçte daha iyi analiz etme fırsatı bulacağız.

Karşılaşma aslında denk bir mücadeleye sahne oldu. Denk olmayan ise Toulouse forveti Gignac oldu. Karşılaşmanın başlarında atmış olduğu mükemmel bir gol ile takımını öne geçirdi. Ardından çok geçmeden Trabzonspor Song’un karambolde adeta kör vuruşuyla kaydettiği gol ile beraberliği elde etti. Trabzonspor ilk yarıda daha fazla atak oynayan taraftı diyebiliriz. Lakin rakibin alan savunmasını mükemmel yapmasıyla ataklar sonuç vermedi. İlk yarı 1-1 beraberlik ile son bulurken ikinci yarı Gignac durumu takımı lehine 2-1 yaptı. Karşılaşmanın son anlarında ise Sissoko maçın skorunu tayin ederek karşılaşma 3-1 Fransız ekibinin lehine son buldu.

Trabzonspor’un yaşamış olduğu bu hezimetin sebeplerine değinmek gerek. Öncelikle en baştan başlanmalı. Trabzonspor başkanı Sadri Şener televizyon programlarında taraftarlarının Avrupa Ligi’nin önemini kavrayamadıklarına dair açıklamalarda bulunmuştu. Şimdi başkana sormak istiyorum kendisi acaba o önemi kavrayabilmişmiydi. Trabzonspor takımını forvetsiz bırakmak hangi yüksek zekanın ürünüdür. Sadri Şener kendi ipini kendisi çekmiştir. Başkanlık statüsünün çok kısa sürede son bulacağını tahmin etmek zor değil.

Trabzonspor teknik direktörü Hugo Broos ise apayrı bir fiyasko örneğidir. Kendisi 2-3 aylık bir arayıştan sonra teknik direktörlüğe getirilince tepki gelmedi. İnsanlar hem tanımıyorlardı hem de artık bıkkınlık gelmişti kim gelirse gelsin kıvamındaydılar. Oyuncu tercihleri ile şu kısa sürede bizlere rüştünü ispat etti. Hem Diyarbakır hem de Toulouse maçlarında Trabzonspor seviyesinde hoca olmadığını gördük. Geçtiğimiz yıl övgüyle bahsedilen defansımız bu yıl yolgeçen hanına döndü. Forvetsiz bir takıma forvet transferi isteyeceğine sol kanat oyuncusu istiyorum açıklamasıyla futbol ile alakasız oluşu belliydi. Şahsen kendisini Lorant’a çok benzetmekteyim ve görevine uzun bir süre devam edemeyeceğini düşünüyorum. 2-3 hafta sonra takımın başında Metin Diyadin’i görürsek hiç şaşırmayacağım. Hatta çok iyi bir tercihtir yorumunu dahi şimdiden yapabilirim.

Trabzonspor’un kanserli organı taraftar bu maçı da boş geçmedi. Bir türlü yıldızı taraftarla barışmayan Tayfun Cora yine yuhalanarak sahayı terk etti. Oysa yuhalanması gereken Tayfun değil onu orada oynatanlardı. Bu futbolcunun kapasitesini hepimiz biliyorken kendisinin orada bir ikinci alternetifinin olmaması teknik direktör ve transfer komitesinin eksikliğidir. Eğer birileri yuhalanacaksa o yuhların adresi Tayfun olmamalıdır.

16 Ağustos 2009 Pazar

D. Bakır mağlubiyeti ve Hugo Broos hamleleri

Geçen hafta geride bıraktığımız Sivas galibiyeti sonrasında genel olarak herkesin beklentisi D.Bakır önünde rahat ve gollü bir galibiyet alınması üzerineydi..

Sahaya çıkan onbiri gördüğümde geçen hafta kazanan takımda yer alamayan Selçuk ve Song' un yokluğunu çok da fazla büyütmeden izlemeye başladım maçı. Sonuçta Selçuk hafta içi küçük bir rahatsızlık geçirmişti ve onun yerinde geçen haftanın flaş ismi Ceyhun yer alıyordu. Gene geçen haftanın bir başka başarılı ismi Song' un yerine oynayan Giray da en azından bende pek bir rahatsızlık yaratmamıştı. Zira D. Bakır' ın üzerimize fazlaca gelemeyeceği düşünülürek yapılmış küçük bir rotasyon hamlesi olarak bakıyordum olaya..

Maçın ilerleyen dakikalarında tek bir gol pozisyonuna dahi giremeyişimizi bile bir TD yetersizliğine bağlama kolaycılığına girmemeye çalışarak izliyordum maçı hatta. Tabii bu arada yanımda maçı izleyen biri GS li diğeri BJK lı iki arkadaşımla beraber de maçın en verimli oyuncuları konusunda fikir alışverişinde de bulunuyorduk doğal olarak..

Maç esnasında "Bu maçın yıldızı şu adamdır" diyebileceğimiz Tjikuzu, Serkan ve Alanzinho olmak kaydıyla 3 futbolcu tespit etmiş, sahada pek de varlık gösteremeyen oyuncular olarak da başta Engin, Umut, Cale, Ceyhun ve Colman arasında gidip gelmiştik aramızda..

Lakin gelin görün ki, Hugo Broos sanki bizlere nazire yaparcasına sahada en çok katkı sağlayan ve rakibi en fazla zorlayan 3 oyuncumuzu sırasıyla kenara alırken, maç boyunca hemen hemen hiç bir varlık gösteremeyen en az 5 oyuncumuzdan bir tanesine dahi dokunmadı inanılmaz bir seçicilikle..

Yani açık ve net, bir maç ancak bu şekilde rakip takıma hediye edilir. Maç başlamadan evvel kendilerine teklif edilecek 1 puana bile balıklama atlayacak olan toplama bir takıma hem de kendi sahasında 1-0 galibiyetten 1-2 mağlup olmak tek kelimeyle skandaldır; daha ötesi yok..

Hele ki Broos' un maç sonrasında raip takım hakkında söylediği "Organize bir takımla oynadık" cümlesi, 18 kişilik kadrosunu dahi son iki hafta içerisinde toparlamaya çalışan ve bir arada en fazla iki üç antrenman geçirmiş toplama bir takıma söylenecek iltifat değildi ayrıca..

Gözler önünde cereyan eden TD skandalı haricinde şu maç da gösterdi ki, TS taraftarının aylardır üzerinde durmaktan yorulduğu forvet ihtiyacı artık çırılçıplak ortadadır. Bu takıma Yönetim' in üzerinde durduğu alternatif bir forvet yerine mevcut forvetleri alternatif statüsüne getirebilecek kalitede bir santrfor alma gerekliliği farz olmuştur..

Tabii sakatlıktan bir an önce kurtularak form tutması halinde Yattara ve Gabric de bu takıma katıldığında muhtemelen hücum gücümüze artı yönde etkileri olacaktır. Özellikle Yattara bir an önce iyilşir de form tutmayı başarırsa gene birçok teknik direktör hatasını kamufle edecektir yapacağı ekstra işlerle..

Sonuç olarak Broos çuvallama hakkını biraz erken kullandı ama umalım ki bu son olsun..

14 Ağustos 2009 Cuma

TrabzonCell Üzerine





Trabzonspor yeni gelir kaynakları elde edebilmek için çalışmalarını devam ettiriyor. Sadri Şener yönetiminin daha önceden HES gibi gelir getirici yatırımlara yönelmesinin ardından şimdi TrabzonCell uygulaması başlatıldı. Buna göre Trabzonspor taraftarları Avea ürünü olan TrabzonCell hatlarını kullandıkça kulüplerine para kazandıracaklar. Faturaların yüzde otuzu Trabzonspor'un kasasına girecek. 1 milyon hat sınırı geçildiği zaman 20 trilyon gibi bir para Trabzonspor'a kalacak.

Trabzonspor başkanı Sadri Şener kendisinden sonra getirisi olacak önemli projelere imzasını atmaya devam ediyor. Sadece bu özelliğinden dolayı dahi her türlü takdiri hak etmektedir. Bir Trabzonspor taraftarı olarak başkanımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

Gelelim eleştiri kısmına. Trabzonspor , Trabzon şehrinde doğmuş ama bu şehrin sınırlarının ötesine ulaşmış bir takımdır. O sebeple bu uygulamanın isminin Trabzon olması uygun düşmemektedir. Trabzon ve Trabzonspor birbiriyle ilişkili ama birbirinden farklı kavramlardır. Trabzonspor'u destekleyen ve Trabzon kökenli olmayan nice futbolseverin olduğunu bile bile mikro milliyetçi bir bakışla bu hattın ismini TrabzonCell koymak Trabzonspor'u bir şehrin sınırları içerisine hapsetmek demektir. Umarım bahsettiğim hassasiyeti başka projelerde göz önüne alırlar.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Turkcell Süper Lig 1. Hafta






İstanbul BŞB 1:1 Beşiktaş
Sİvasspor 1-2 Trabzonspor
Diyarbakırspor 2-2 Ankaragücü
Antalyaspor 0-1 Ankaraspor
Gaziantepspor 2-3 Galatasaray
Denizlispor 0-2 Fenerbahçe
Manisaspor 0-0 Eskişehirspor
Gençlerbirliği 0-0 Kayserispor
Bursaspır 2-1 Kasımpaşaspor

Turkcell Süper Lig ilk haftasıyla futbolseverlere merhaba dedi. Bu haftadan çıkartabileceğimiz en önemli sonuç bu sezon kıran kırana bir lig izleyeceğiz. Geçtiğimiz sezon ligimizde yine heyecanlı bir mücadele izlemiştik yalnız bu yıl aynı heyecanın yanına ekstradan kalitenin de eklendiğini söylememiz güç değil.

Sezonun ilk maçı bir sürpriz skorla son buldu. Geçtiğimiz yılın şampiyonu Beşiktaş deplasmanda İstanbul BŞB takımıyla 1–1 berabere kalarak ilk maçında iki puan bıraktı. Defansif anlamda iyi bir takım olan Beşiktaş hücum zenginliğini takım bünyesinde gerçekleştiremezse geçtiğimiz sezon elde ettiği başarının epeyce uzağında kalabilir. Onca transfer yapan bir kulüp bu açığını kapatmayı elbette düşünmektedir. Bu karşılaşmadan bahsederken İstanbul BŞB takımında İbrahim Akın’ın atmış olduğu gole değinmemek olmaz. Bireysel yeteneği ile adeta tek başına, takım savunmasını Türkiye standartlarında üst seviyede olan Beşiktaş’ın neredeyse tüm defansını çalımlayıp attığı gol çok güzeldi.

Geçtiğimiz sezonu ikinci sırada tamamlayan Sivasspor ise sahasında Trabzonspor’u ağırladı. Her iki takımı bir önceki sezon kaldıkları yerden değerlendirecek olursak birisinin ilerlediğini diğerinin gerilediğini görüyoruz. Trabzonspor inanılmaz bir pas yüzdesiyle oyuna hakim olup forvetsiz bir şekilde dahi pozisyonlar bularak maçı 2-1 kazanmayı bildi. Bu maçtan yola çıkarak bu yıl Trabzonspor’u yenmek isteyen takımların inanılmaz derecede mücadele etmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Sivasspor ise geçtiğimiz yıla göre neredeyse ters orantılı bir performans sergiledi. Takımdaki yanlış transfer politikası Sivasspor’un çok zor bir sezon geçirmesine sebep olacak gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıl hatırladığımız mücadele azmi bile neredeyse kalmamış. Alınan oyuncular o azmi sergileyebilecek nitelikte oyuncular olmadığı için Sivasspor’un bu yıl takım ruhuna erişebilmesi pek mümkün görünmüyor.

Diyarbakırspor sezonun ilk haftasında sahasında Ankaragücü’nü ağırladı. Ankaragücü adına Ceyhun Eriş’in attığı 2 frikik golü maçta görsel anlamda futbolseverlere zevk veren detaylardı. Diyarbakırspor bu maçta aldığı bir puan ile kendileri açısından lige iyi bir başlangıç yaptılar. Yalnız Ziya Doğan gibi bir futbol düşmanı ile gidebilecekleri nokta bellidir.

Ankaraspor ilk haftada Antalyaspor deplasmanından son dakika golü ile üç puan aldı. Bu mevsimde, o şartlarda oynayıp öyle ya da böyle üç puan ile geriye dönmek önemli bir başarıdır. Manisaspor-Eskişehirspor ve Gençlerbirliği-Kayserispor maçlarından ise gol sesi çıkmadı. Kayserispor’un bir önceki sezon kronikleşmiş berabere kalma hastalığı bu sezon da devam ediyor. Bursaspor ise sahasında konuk ettiği ligin yeni ekibi Kasımpaşa’yı 2-1 mağlup ederek adeta geçtiğimiz yıl kaldığımız yerden devam ediyoruz dedi.

Galatasaray kurmuş olduğu kaliteli kadrosuyla Gaziantep deplasmanındanüç puan ile döndü. Beklenen bir sonuçtu diyebiliriz. Fenerbahçe ise başının belası Denizlispor’u deplasmanda 2-0 mağlup ederek kendi geleneğinin aksine lige iyi bir başlangıç yaptı. Bu maçta ne hikmetse yine bir elektrik kesintisi yaşandı. Sanırım o stada sarı Lacivertli formalar ile elektrik kabloları arasında garip bir iletişim var ve karşılaşınca kısa devre yapıyorlar.

İlk haftanın en başarılı takımı Trabzonspor olmuştur diyebiliriz. Sivas gibi zor bir deplasmandan üstelik Trabzonspor’un Sivasspor fobisini de göz önüne alarak aldıkları galibiyet kanaatimce ilk haftanın en önemli olayıdır. Bu maçta Ceyhun’un atmış olduğu gol haftanın en güzel golü şeklinde kategorize edebileceğimiz nitelikte bir goldu. Haftanın en başarılı teknik direktörü ise yine Trabzonspor’un hocası Hugo Broos demezsek ayıp olur. Bunca güzellik onun eseri ne de olsa

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Trabzonspor Yeni Sezona Şanssızlığını Kırarak Başladı





Trabzonspor yeni hocasıyla çıktığı ilk resmi karşılaşmada gülen taraf oldu. Rakibi şimdiye kadar oynadığı maçlarda Trabzonspor'a karşı üstünlüğü olan Sivasspor idi. Rakibini 2-1 mağlup ederek yeni sezona üç puan ile merhaba dedi.

Karşılaşmanın daha 10. dakikasında Alanzinho'nun sol taraftan yaptığı ortayı takip eden Selçuk İnan takımını 1-0 öne geçirirken Trabzonspor'un yeni sezonda ilk golünü kaydetti. Bu golün bir başka özelliği ise geçtiğimiz sezonun ilk golünü de Selçuk İnan'ın kaydetmiş olmasıydı. İlk yarı bu skorla sona ererken ikinci yarı daha zevkli bir karşılaşma izleme fırsatı buldu futbolseverler. Dakikalar 48'i gösterirken Sivasspor oyuncusu Kamanan ceza sahası dışından güzel bir vuruşla beraberliği sağladı. Trabzonspor teknik direktörü Hugo Broos ilerleyen dakikalarda yapmış olduğu Selçuk-Ceyhun değişikliği ile adeta maçı kendi takımının lehine çevirdi. Oyuna giren Ceyhun Trabzonspor orta sahasına hareketlilik getirdi. Ayrıca uzaktan çektiği şutlarla Sİvasspor kalecisini zor durumda bıraktı. 67. dakikadan 30 metreden kaleyi yoklayan Ceyhun'un vuruşuna üst direk müsade etmedi. Bu şut aslında ilerleyen dakikalarda Sivasspor'u yıkacak olan golün habercisiydi. Dakikalar 78'i gösterirken Ceyhun bu sefer 25 metreden çok sert bir vuruşla topu filelere gönderdi. Maçın geri kalan bölümü Trabzonspor'un tartışmasızca üstünlüğü ile geçti. Bu sonuçla Hugo Broos Trabzonspor takımının başında çıktığı ile resmi maçta gülen taraf oldu.

Karşılaşmayı değerlendirecek olursak Tranzonspor takımının orta sahasının maçın kaderini tayin ettiğini söyleyebiliriz. Trabzonspor adına atılan iki golde de orta saha oyuncularının imzası vardı. Ayrıca orta sahada yapılan pas trafiği adeta Sivasspor takımının başını döndürdü. Buna karşılık pas özelliği olmayan Sivasspor orta saha oyuncuları Trabzonspor'un ekmeğine adeta yağ sürdüler. Bitiriciliği iyi olmayan forvete sahip Trabzonspor'un bu sezon en önemli bölgesinin orta saha olacağını ve takımın gol yükünü bu bölgede oynayan oyuncuların çekeceğini söyleyebiliriz. Trabzonspor bu oyun şablonuyla yeni sezonda taraftarlarına umut vermiştir dersek yanılmayız.

Karşılaşmanın hakemine ayrıca değinmek istiyorum. Halis Özkahya orta seviyede bir maç yönetti. Skora etki edecek bir hata yapmadı. Bir kaç pozisyonda yanlış karar verdi diyebiliriz ama bu hatalar önemsenip, üzerine konuşulacak türden hatalar değildi. Tek eksikliği hemen hemen her pozisyondan sonra Sİvasspor oyuncuları tarafından azarlanırken kartına başvurma cesaretini gösterememesiydi. Hakemlik kurumunun aciz duruma düştüğü bir maçı Halis Özkahya sayesinde izlemiş olduk.Umarım gelecek maçlar için bu yönettiği karşılaşmadan özellikle bahsettiğim bu konuda dersler çıkarmıştır.

7 Ağustos 2009 Cuma

Fenerbahçe, Galatasaray ve Sivassporun Rakipleri Belli Oldu




Bugün yapılan kura çekimine göre Fenerbahçe İsviçre'nin FC Sion takımıyla eşleşti. Fenerbahçe'nin seri başı olması sebebiyle kolay bir kura çektiğini söyleyebiliriz.

Galatasaray ise Estonya'nın Levadia Tallinn takımıyla eşleşti. Bu kuralara göre hem Galatasaray'ın hem de Fenerbahçe'nin gruplara kalmayı büyük ölçüde garantilediğini söyleyebiliriz.

Sivasspor ise çok zor bir kura çekti. Geçtiğimiz yıl UEFA kupasının sahibi olan Shaktar Donetsk ile eşleşti. Sivasspor'un tur geçme umudu mucizelerle dahi açıklanamaz boyutta. Geçemeyeceği bir rakiple eşleşme talihsizliğini göstererek Avrupa defterini kapattı.

Trabzonspor'un UEFA Avrupa Ligi Play-Off Maçında Rakibi Toulouse




UEFA Avrupa Ligi play-off kuraları bugün çekildi. Buna göre Trabzonspor'un rakibi Fransa'nın Toulouse oldu. UEFA Avrupa Ligi play-off maçlarının ilki 20 Ağustos tarihinde Avni Aker Stadyumu'nda oynanacak. Rövanş ise 27 Ağustos tarihinde Fransa'da oynanacak.

Toulouse geçtiğimiz yıl Fransa ligini dördüncü sırada tamamlayarak UEFA kupasına katılma hakkı elde etmişti. Toulouse takımın kalesini geçtiğimiz yıl Le Mans takımında forma giyen Yohann Pele korumaktadır. Rakibimizin defansında oynayan futbolculardan en önemlisi Arjantin asıllı Mauro Cetto'dur. Moussa Sİssoko ise genç bir yetenek olarak karşımızza çıkmaktadır. Toulouse alt yapısından yetişerek A takıma kadar yükselmiştir. Bu takımın en kuvvetli bölgesi ise hücum hattı olarak önümüze çıkmaktadır. Gineli Fode Mansare ve Andre-Pierre Gignac bu takımın gol yükünü çekmektedir. Andre-Pierre Gignac geçtiğimiz yıl 24 golle Fransa liginin gol kralı olmuştur. Buna karşın Fode Mansare'nin geçtiğimiz yıl parlak bir performans sergilediğini söyleyemeyiz.

Trabzonspor açısından bu kurayı değerlendirecek olursak çok zor bir rakiple eşleştiğimizden bahsedemeyiz. Toulouse bizim ekibimizin eleyebileceği bir rakip ama tur garanti gibi bir yaklaşımdan da bahsedemeyiz. Trabzonspor'un hazırlık maçlarında göstermiş olduğu performans ciddi bir şekilde bu maçlara yansıtılabilinirse Avrupa Ligi kuralarına kalmak hiç zor olmaz Trabzonspor açısından.

Fransız taraftarlar şimdiden sevinç çığlıkları atmaya başladılar. Yerlerinde olsam bende aynısı yapardım. Trabzonspor'u pek tanımadıklarından hafife alıyorlar. Korkarım sonları hüsran olacak. Trabzonsporumuza Avrupa arenasına başarılar diliyorum.

Sezon Öncesi Turkcell Süper Lig Değerlendirmesi




Turkcell Süper Lig uzunca sayılabilecek bir aradan sonra bugün start alıyor. Türk futbolunun müdavimlerinin hasreti bu akşam oynanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye ile Beşiktaş arasındaki maç ile son bulacak. Yeni bir sezona yeni umutlarla hazırlanan takımlarımız sezon öncesi tüm hazırlıklarını bitirdi. Sıra geldi yeni sezonda bu hazırlıkların yarışına.

Sezon öncesi hazırlıkları baz alarak sezon sonunda ligde olabilecek sıralama hakkında yorumlar yapabiliriz. Öncelikle ligin dibi ile alakalı kısmı değerlendirmek istiyorum. Sezon daha başlamadan ligden düşmesi bana göre kesin olan takım Diyarbakırspor’un beni şaşırtabileceğine dahi ihtimal vermiyorum. Kadro yapıları olarak toplama diye nitelendirebileceğimiz bir takımın ligde kalamayacağını geçtiğimiz sezon Kocaelispor örneği ile görmüştük. Üstelik Kocaelispor’un kadro kalitesi şu anda Diyarbakırspor’un kurmuş olduğu kadrodan çok daha üstündü.

Diğer düşme adayı olabilecek takım ise Kasımpaşa olarak görünmektedir. Onların yapmış oldukları transferler de toplama diye nitelendirilebilir ama Diyarbakırspor’a göre daha derli toplu bir kadro oluşturdular. Ayrıca Diyarbakırspor ile bir farkları da ligin en kötü teknik direktörüne sahip olmamalarıdır. Yalnız tüm bunlar Kasımpaşa’yı ligde tutmaya yetmeyecektir.

Ligden düşmesi muhtemel diğer takım için birden fazla adayım var. Denizlispor ve Antalyaspor ligden düşmemek için birbirleriyle mücadele edeceklerdir. Yapmış oldukları transferler hiç iç açıcı değil. Üstelik lig geçtiğimiz sezon kadar kolay geçmeyecek.

Ligin sürpiz yapabilecek takımları için iki adayım var. Geçtiğimiz yıl önemli bir çıkış yakalayan Bursaspor bu yıl kadrosuna eklemiş olduğu yeni transferlerle daha gelişmiş bir performans gösterebilir. Bu konuda tek çekincem Bursaspor’un yeni transferi Hüseyin Çimşir’in kadroda sürekli yer bulmasıdır. Böyle bir durumda sürpriz beklediğim takım küme düşmemeye oynarsa şaşırmayacağım.

Çıkış yakalayacak diğer takım ise Kayserispor olacaktır. Kadrolarından Mehmet Topuz’u kaybetmelerine rağmen kaliteli bir kadroya sahipler. İdealist bir teknik direktör olan Tolunay Kafkas o kadro ile güzel işler gerçekleştirebilir.

Sezonun hayal kırıklığı Sivasspor olacaktır. Defansif kurgusunu oluşturan en önemli oyuncusu Bilica’nın yerini hala daha dolduramadılar. Futbolcularını motive etmekte çok başarılı olan Bülent Uygun bu defansif eksikliğini motivasyonla kapatamayacaktır. Kendilerini sinir ve stres içerisinde koca bir sezon beklemektedir.

Sıra şampiyonluk yarışına geldi. Her sezon olduğu gibi yine 4 büyük takım sezon öncesi şampiyonluk adayı olarak karşımıza çıktılar. Kişisel düşüncem geçen yılın şampiyon takımı Beşiktaş bu yılın en güçlü şampiyonluk adayı. Türk futbolunun oynandığı seviyeye göre mükemmele yakın bir defansif futbol oynayabilen bir kadroları var. Tek zaafları hücum hatlarının yetersiz olması. Bobo ve Nobre şampiyonluğun kıran kırana geçeceği bir takımın forvetleri olabilecek yeterlilikte değiller. Buna rağmen Beşiktaş defansif yapısında bir aksamayla karşılaşmazsa sezon sonu ipi göğüsleyebilir.

Galatasaray çok önemli bir teknik direktör ve çok önemli transferlerle sezona girecek. Takım içinde dengeleri kurabilirlerse Beşiktaş’a kafa tutabilirler. Hatta kurmuş oldukları kadroyu ligimizde ekarte edebilecek bir başka kadro yok. Lakin önemli olan takım ruhuna kavuşup kavuşamayacaklarıdır.

Fenerbahçe’nin hala daha Aurello’nun yerini dolduramadığını görmekteyiz. Brezilyadan o mevki için almış oldukları oyuncu geçtiğimiz yıl o bölge için transfer edilen oyunculardan üstün değil. O bölgeye yeterli bir takviye yapılmadığı için Aziz Yıldırım’ın sözünü verdiği 3 sezon peş peşe şampiyonluk sözü daha ilk sezonda sekteye uğrayacak. Tabi ben saha içine göre yorumluyorum. Burası Türkiye saha dışında neler olabileceğini hiç kimse tahmin dahi edemez.

Geçtiğimiz sezon toplama bir takımla sezon içerisinde çoğu zaman iyi performans gösteren Trabzonspor ise bu yıl önemli takviyelerle lige başlıyor. Kadrolarına belki yıldızlar katılmadı ama takıma olumlu yönde etki yapabilecek oyuncular transfer edildi. Yeni teknik direktörün sistem değişikliğini de düşünecek olursak kolay gol yemeyen bir takım izleyeceğimizi söyleyebiliriz. Takım olma ruhu kazanılabilirse ve Trabzonspor’un iç dengeleri bizzat iç dengeleri oluşturulan kişiler karıştırılmazsa şampiyonluğa oynayan bir takım izleyebiliriz. Yalnız şampiyonluk şanslarının çok olduğunu söyleyemem. Dediğim gibi ligimiz bu yıl kelepir değil.

Sezon öncesi ligimiz benim bakışımla böyle görünüyor. Sezon içerisinde yanılıp yanılmadığımı göreceğiz. Tabi şunu da unutmamak gerek. Transfer sezonunun bitimine daha vakit var. Takımlar yeni transferlerle bu bahsettiğim dengeleri olumlu ya da olumsuz etkileyebilirler.

Keyf-i Futbol: Drago Gabric Trabzonspor İle Anlaştı





Keyf-i Futbol: Drago Gabric Trabzonspor İle Anlaştı


MedyaTrabzon isimli haber sitesi övüne övüne Gabric transferini haber verdiklerini yazıyor. Oysa bu haber bu sayfalarda ismi geçen internet sitesinden tam 1 gün önce yayınlandı.

Bu vesileyle bana bu haberi yapmam için gerekli bilgileri ulaştıran kişiye (ismini ondan habersiz yazmam uygun olmaz) teşekkür ederim.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Drago Gabric Trabzonspor İle Anlaştı





Bugün http://www.croatiantimes.com isimli internet sitesinin yaptığı habere göre Hajduk Split takımının Hırvat oyuncusu Drago Gabric Trabzonspor ile anlaştı. Bu oyuncu için iki hafta önce Trabzonspor kulübü oyuncunun takımına 2,5 milyon euro bonservis bedeli önermişti. O sırada teklifi reddeden Hajduk kulübü şimdi aynı teklifi kabul etti. Bu transfer Hajduk Split yönetimi tarafından resmen doğrulanmadı. Gabric'in cuma günü Trabzonspor ile sözleşme imzalaması bekleniyor. Bu habere göre Gabric yıllık 700.000 euro karşılığı üç yıllık sözleşmeye imza atacak.

Barcelona , Messi İle Sözleşme Yenilemenin Yollarını Arıyor






Barcelona kulübü başkanı Joan Laporta takımının yıldız oyuncusu Lionel Messi ile sözleşme yenilemek üzere bir süredir görüştüklerini açıkladı. Hem Barcelona kulübü hem de Messi bu görüşmeleri olumlu bir şekilde sonuçlandırmak istiyor. Laporta , Messi'nin kendi kulüplerinde yetiştiğini ve bundan gurur duyduklarını söyledi.

Barcelona kulübü olarak Messi'yi takımda tutmak için her türlü fedakarlığı yapacaklarını söyleyen Laporta anlaşmanın kısa sürede gerçekleşeceğini beyan etti. Başkana göre Messi bir lider oyuncu konumuna gelmiş durumdadır.

Laporta'nın iddialarının doğruluğu ilerleyen günlerde kesinlik kazanacaktır. Zira Messi'nin değeri para ile ölçülebilir bir değer değildir. O özel bir yetenek, bir futbol fenomenidir. Dünyada artık futbolcular sınıflandırılırken Messi ve diğerleri diye sınıflandırılmaktadır. Böyle bir oyuncuyu kulübünün kaybetmesi akla ziyan bir durumun göstergesi olur.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Trabzonspor Artık “Yenilsende Yensende“ Programında





Ntvspor kanalında yayınlanan “Yenilsende Yensende“ programı hakkında bir süre önce bir yazı yazmıştım. Trabzonspor taraftarlarının bu programda yer bulabilmek adına göstermiş olduğu protestolar bugün meyvesini verdi. Buna göre bu programda artık Trabzonsporlu arkadaşlarımızda yer alacak.

Buna göre her hafta Pazartesi günü saat 20:30’da yayınlanacak olan programa Trabzonspor taraftarlarını temsilen Tanju Eren, Soner Öztürk ve Adem Yiğit arkadaşlarımız katılacaklardır. Bu programın yayınlandığı haftaya göre arkadaşlarımızdan ikisi veya üçü birden katılacaklar. O hafta hangi takımın gündemi daha önemliyse o takımın taraftarlarıda arkadaşlarımızın yanında programa katılacaklar. Ayrıca belirli olmayan bir Anadolu takımının bir taraftarı da programda yer alacak.

Katılacak olan arkadaşlarımızın üçü de bu konuda yetkin insanlardır. Tanju Eren arkadaşımızı www.cezasahasi.net isimli siteden tanımaktayım. Yazılarını imrenerek okuduğumu itiraf edebilirim. Adem Yiğit arkadaşımız yine aynı sitede yazıları olan , kişisel olarak görüştüğüm ve Trabzonspor üzerine yenilikçi fikirlere sahip değerli bir Trabzonsporludur. Soner Öztürk ise sözlerle anlatılmaz. Üzerine gidildiği takdirde RTÜK olaya müdahale edebilir. Espiri bir yana kendisinin yazılarını çeşitli yerlerde uzun zamandır zevkle okuyordum şimdi ise zevkle izleyeceğim. Ntvspor reyting patlaması yapabilir Soner Öztürk’ün hayran kitlesiyle …

Arkadaşlarımızın bizleri en iyi şekilde temsil edeceklerine dair inancım son derece büyük. Kendilerine bu konuda tam kefilliğim vardır. En az kendime olan güvenim kadar onlara inanıyorum. Haydi uşaklar bu büyük arena sizleri bekliyor…

Son olarak Ntvspor yetkililerinin Trabzonsporlu taraftarların hassasiyetlerine gösterdiği ilgiye teşekkür ediyorum.

Süper Kupa Sahibini Buldu




Geçen yılın lig ve Türkiye Kupası şampiyonu Beşiktaş bu başarıları taçlandırmak için Olimpiyat Stadı’ndaydı. Fenerbahçe ise 26 yıllık Türkiye Kupası hasretine taş koyan Beşiktaş'ı yenerek hem rövanşı almak hemde lige hazır olduğunu ispatlamak için gelmişti.


Maçın geneline baktığımızda hafta içinde Macar Temsilcisi Honved’i rahat bir futbol ve 5-1 gibi farklı bir skorla geçen Fenerbahçe’nin lige daha hazır olduğunu gözlemledik. Beşiktaş’ın yeni transferleri Fink ve İsmail maçın genelinde etkili futbollarıyla göz doldurdular. Özellikle İsmail ofansta rakibi çok bunalttı. Fink ise tam bir görev adamı olduğunu belli etti. Sadece biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu gördük.


Fenerbahçe ise Özer Hurmacı ve Mehmet Topuz oynamamasına, Roberto Carlos tribünlerde oturmasına rağmen Beşiktaş’ı orta sahada presiyle bunalttı. Bu bölgedeki Ernst çok çalışmasına rağmen defans ve orta sahadan yeterli desteği alamadığı için çok yoruldu yeterince de etkili olamadı. Geçen yıl taraftara saç baş yolduran Daniel Guıza ise bu yıl formuyla çok canlar yakacağının sinyalini verdi.


Emre Belözoğlu’nu fazla kilolarından arınmış ve ofansta rakip azaltan bir pozisyonda gördük. Formda zamanlarındaki etkili futbolunu hatırladık. Özetle Beşiktaş futboluyla daha lige ve şampiyonlar ligine tam olarak hazır olmadığını belli ederken Daum’la sezona fırtına gibi giren Fenerbahçe ise şampiyonluğun ve Avrupa Ligi’nindeki iddialı olduğunu gösterdi.


Bu sene Elanolu , Keitalı Galatasaray , Finkli İsmail Köybaşılı Beşiktaş , Brezilyalıları , Mehmet Topuzlu Özer Hurmacılı Fenerbahçe ile yeni transferleri göz dolduran Trabzonspor takımlarıyla çok renkli bir ligimiz olucak. Hasretle bekliyoruz.

2 Ağustos 2009 Pazar

Turkcell Süper Lig Transfer Dosyası






Turkcell Süper Lig, 7 Ağustos Cuma günü saat 21:00’da geçtiğimiz sezonun şampiyonu Beşiktaş’ın Atatürk Olimpiyat Stadında İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a konuk olmasıyla başlayacak. Bu kadar kısa bir süre kalmışken önümüzdeki sezon ligimizde boy gösterecek takımların yeni sezon için ekiplerine kattıkları yeni takviyeleri topluca bir araya getirmekte fayda var. Bu sayede önümüzdeki sezon için doğru değerlendirmeler yapabiliriz.

ANKARAGÜCÜ: Henderson (Luton) , Darius Vasell (Manchester City) , Sosibo ( Bidwest Wids), Senamela (Golden Arrows), Emre Aktaş (Adanaspor), Suat Baş (A.Bielefeld), Semavi Özgür (Kocaelispor), Emre Aygün (A. Sebatspor), Cihan Haspolatlı (Konyaspor), Abdullah Çetin (Antalyaspor)

ANKARASPOR: Gökhan Tokgöz (K. Erciyesspor), Eric Brabec (Sparta Prag), Özgür Çek ( Fenerbahçe), İlhan Parlak (Fenerbahçe), Aydın Karabulut (Beşiktaş)

ANTALYASPOR: Radoslav Batak (Ankaraspor), Gürhan Gürsoy (Fenerbahçe), Kerim Zengin (İstanbul B.B.) , Veysel Cihan (Konya) Fatih Ceylan (Kayserispor), Pini Balili (Sivasspor)

BEŞİKTAŞ: Matteo Ferrari (Genoa), Nihat Kahveci ( Villareal) , Rıdvan Şimşek (Karşıyaka), İsmail Köybaşı (Gaziantepspor), Erhan Güven (Ankaraspor), Michael Fink ( E.Frankfurt)

BURSASPOR: Hüseyin Çimşir (Trabzonspor) , Pablo Martin Batalla (Velez), Ivan Ergiç (Basel), Ramazan Sal (Pendikspor), Turgay Bahadır (Kayserispor)

DENİZLİSPOR: Fahri Tatan (Konyaspor), David Durmaz (Malmö), Damien Koffi (Metz), Norman Sylla (Dender), Branimir Bajic (Koblenz), Ahmet Cebe (Fortuna Dusseldorf), Özden Öngün (Ç.Rizaspor), İsmail Şahmalı(Denizli Beld.) , Adem Çalık (Kocaelispor), Ahmet Burak Solakel (Karşıyaka), Murat Hacıoğlu (Kocaelispor)

DİYARBAKIRSPOR: Andres Mendoza (Monarcas Morelia), Ayman Abdelaziz (Zamalek), Erdinç Yavuz (K.Erciyesspor), Bassim Abbas (Al-Talaba), Şener Aşkaroğlu (Denizlispor), Musa Büyük (Konyaspor), Jusema Delo (Ujpest FC) , Gabor Bori (MTK), Yasir Elmacı (Gençlerbirliği), Adnan Güngör (Hacettepe), Diallo (Sivasspor), Erdal Şahin (Altay), Adriano (İstanbul B.B.)

ESKİŞEHİRSPOR: Atilla Koca (Sakarya), Mehmet Yılmaz (Ankaragücü), Burak Yılmaz (Fenerbahçe), Ümit Karan (Galatasaray), Ragıp Başdağ(Kayserispor)

FENERBAHÇE: Bilica (Sivasspor), Özer Hurmacı (Ankaraspor), Mehmet Topuz (Kayserispor), Bekir İrtegün(Gaziantepspor), Andre dos Santos (Corinthians), Cristian Oliveira (Corinthians)

GALATASARAY:Elano Blumer (Manchester City) , Leo Franco (A.Madrid), Gökhan Zan (Beşiktaş), Mustafa Sarp (Bursaspor), Abdul Kader Keita (Lyon)

GAZİANTEPSPOR: Recep Biler (Hacettepe), Ertan Koç (Sarıyer), Julio (Rapid Bükreş), Gökhan Öztürk (Galatasaray), Ümit Tütünci (Hacettepe), Serdar Kurtuluş (Beşiktaş), Julio Cesar (Rapid Bükreş), Sezer Sezgin (Boluspor)

GENÇLERBİRLİĞİ:Labonit Harbuzi (Malmö), Serdar Kulbilge (Kocaelispor), Tozo (Hacettepe), Ante Kulusiç (Hacettepe), Patiyo Tambwe (Hacettepe), Ulaş Güler (Hacettepe), Olgay Coşkun (Hacettepe), Serkan Atak (Hacettepe), Sandro Mendoça (Hacettepe), İbrahim Şahin (Hacettepe), Kadir Bekmezci (Hacettepe), Murat Kalkan (Hacettepe), Orhan Şam (Hacettepe)

İSTANBUL B.B: Can Arat (Fenerbahçe), Tener Gülleri (Kocaelispor),Herve Tum (Sisavspor),Mazuwa Nsumbu (Kocaelispor), Oğuzhan Bahadır (Konyaspor), Kanfory Sylla (Sivasspor)

KASIMPAŞA: Petr Pavlik (Banik Ostrava), Nourdin Boukhari (Nac Breda), Christian Keller (Stabaek), Sancak Kaplan (İstanbul B.B.), Erkan Ferin (Galatasaray), Martin Baran (Peresov), Sezai Demircan (Sarıyer), Barış Başdaş (Aachen), Şahin Aygüneş (Karlsruher), Sedat Yeşilkaya (Ç.Rizespor), Andre de Souza (Cluj), Petr Bolek ( Liberec), Ali Güneş (Freiburg)

KAYSERİSPOR: Semih Aydilek (Birmingham), James Troisi (Gençlerbirliği), Emrah Bayram (Erzurumspor), Gökhan Emreciksin (Fenerbahçe), Serdar Kesimal (Köln B), Yaser Mustafaoğlu (Kartalspor), Hakan Aslantaş (Gençlerbirliği), Gökhan Değirmenci (Altay), Merter Yüce (Altay)

MANİSASPOR:Ferhat Çökmüş (Trabzonspor), Isaac Promise (Trabzonspor), Burak Özsaraç (Ankaragücü), Mehmet Nas (Gençlerbirliği), Eren Aydın (Gençlerbirliği), Dilaver Güçlü (Bochum), Kemal Okyay (Kayserispor), Vlastimir Jovanovic (Slavija), Joshua Simpson (Kaiserslautern)

SİVASSPOR: Razak Omotoyossi (Metz), Pieter Mbemba (PSV), Ersen Martin (Recreativo Huelva), Akeem Agbetu (Kocaelispor), Uğur Kavuk (Antalyaspor), Erman Kılıç (İstanbul B.B.), Yasin Çakmak (Fenerbahçe), Cihan Yılmaz (Karşıyaka)

TRABZONSPOR:Engin Baytar (Gençlerbirliği), Razundura Tjikuzu (İstanbul B.B.), Zafer Yelen (Hansa Rostock), Ferhat Öztorun (Manisaspor)

Trabzonspor , Yeni Sezon İçin Taraftarına Merhaba Dedi







Süper Lig’in başlamasına kısa bir süre kala Trabzonspor taraftarı önünde boy gösterdi. Trabzonspor yaklaşık bir yıl önce pilot kulüp bağlantısı yaptığı MVV Maastricht ile Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda karşı karşıya geldi. Hollanda ikinci lig ekiplerinden olan Mvv karşısında Trabzonspor farklı bir skorla galibiyete ulaştı.

Uzunca bir süredir taraftarının önüne çıkmamış olan Trabzonspor yeni hocası ve yeni transferleriyle ilk defa taraftarıyla bu maçla buluştu. Bu maçın diğer bir önemi ise geçtiğimiz yıl transfer edilip bu yıl Mvv takımına kiralanan Faty Papy'nin Mvv takımının formasıyla Avni Aker’e çıkmasıydı. Ayrıca Trabzonspor seyircisi bonservisi Trabzonspor kulübünde olan Christian Brüls’ü Avni Aker Stadyumu’nda ilk defa izleme fırsatı buldu.

Karşılaşan iki takım arasındaki kalite farkına rağmen maçı izleyenler zevkli bir karşılaşmayı seyretme şansını yakaladı. Karşılaşmaya hızlı başlayan Trabzonspor daha 10. dakikada yeni transferi Engin Baytar’ın ceza sahasına sol taraftan girerek rakibini çalımlayıp diğer taraftaki arkadaşı Barış Memiş’e topu ortalaması ve Barış’ın gelen topu kayarak tamamlamasıyla golü buldu. Karşılaşmanın 34. dakikasında Colman , Umut Bulut’a güzel bir pas vererek onu kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Colman’ın enfes pasını alan Umut aynı güzellikte bir aşırtma vuruşla takımını 2-0 öne geçirdi. Karşılaşmanın ilk yarısı bu skorla son buldu. Karşılaşmanın 50. dakikasında maçın yıldızlarından olan Engin Baytar ceza sahasında sol taraftan girerek zor pozisyonda şık bir golle karşılaşmayı 3-0’a getirdi. 63. dakikada Gökhan Ünal ceza sahasında son çizgiye kadar inerek içeriye pasını çıkardı. Rakip defans oyuncusunu rahatsız eden Alanzinho’nun baskısıyla Mvv oyuncusu kendi kalesine golü atarak skorun 4-0 olmasına sebep oldu. 90. dakikada kaleci ile karşı karşıya kalan Gökhan’ın kaleci Boffin tarafından düşürülmesi sebebiyle kazanılan penaltıyı Colman gole çevirerek skoru 5-0’a getirdi. Bu golden hemen sonra Colman kaleci ile karşı karşıya kaldı ve Boffin’in ayaklarının arasından topu filelere göndererek maçın skorunu tayin etti. Karşılaşma 6-0 gibi farklı bir skorla son buldu.

Bu maçın sonunda Trabzonspor’un önümüzdeki sezon göstereceği performansın ipuçlarını bulmak pek mümkün değil. Yalnızca hoca farklarını gözlemleyebildiğimizi söyleyebiliriz. Trabzonspor bu yıl daha defansif bir anlayışı barındıran sistem ile oynayacağı neredeyse kesinlik kazandı. Bu anlayış Trabzonspor kültürüne uyan bir anlayış olmadığını bu maç dahi gördük. Sabırsız bir taraftara sahip olan takımlar defansif futbol oynarlarsa ve golü bulmak noktasında sıkıntı yaşarlarsa tribünlerde homurdanmalar baş gösterir. Bahsi geçen takım Trabzonspor ise o homurtu çıkarabilme yeteneğine sahip kendisini taraftar zanneden insan müsvetteleri öncelikle genç oyuncuları hedef alırlar. Tıpkı basit bir hazırlık maçında genç oyuncu Barış Memiş’e, yaptığı ilk hata ile tüm stadyumun yuh çekmesi gibi. Aynı tavır yıllar önce Tayfun Cora’ya gösterilmişti ve sonuç pek olumlu olmamıştı. Şimdi sırada Barış Memiş var sanırım. Ersun Yanal’ın geçen yıl dediği önemli bir söz vardı : “ Oyunculara küfrederek onları motive edemezsiniz.“ Lakin bilinçsiz taraftarlar hala bunun farkında değiller. Trabzonspor’un herhangi bir futbolcusu o sahada daha iyi performans göstermeyi o homurtu çıkartma yeteneğine sahip yaratıklardan daha fazla isterler. Oyuncuların performansları tepkilerden ziyade desteklerle arttırılabilir. Trabzonspor’un gelecek sezon tribün endeksli en büyük problemi bu olacaktır.

Trabzonspor’un geçtiğimiz yıla oranla daha düzenli bir pas trafiği oluşturduğunu bu maçta gördük. Bunda orta sahada oynayan yeni transfer Tjikuzu’nun oyunu çift yönlü oynayabilmesi ve pas özelliğinin üst seviyede olmasının katkısı büyük. Daha şimdiden Trabzonspor önemli bir transfer yapmıştır diyebiliriz Tjikuzu için.

Maçın yıldızına gelince iki oyuncu maça damgasını vurdu diyebiliriz. Engin Baytar bu maçta göstermiş olduğu performansla lige damgasını vurabilecek oyuncu olduğunu ilan etti. Yeteneği üst seviyede olan Engin kaliteli bir takım içerisinde bir yıldız olarak sıyrılabilir. Maçın diğer yıldızı ise Alanzinho’ydu. İkinci yarı oyuna girmesine rağmen tekniğini ve süratini birleştirerek Trabzonspor’un önemli ataklarına imza attı.

28 Temmuz 2009 Salı

Anderlecht , Sivasspor'a Futbol Dersi Verdi




Sivasspor kulüp tarihinde ilk defa bir Şampiyonlar Ligi maçına çıktı. Rakibi Belçika'nın güçlü ekiplerinden Anderlecht idi. Karşılaşma öncesinde bu maç için tahmin edilen sonuç maç sonucu olarak karşımıza çıktı. Sivasspor takımının bu büyük arena için çok yetersiz olduğunu bu maç ispat etti.

Karşılaşmaya ev sahibi ekip Anderlecht hızlı başladı. Maçın ile yarısı adeta Sivasspor'un kalecisi Petkovic ve defans oyuncuları ile Anderlecht arasında oynanıyor gibiydi. Bu durum Anderlecht adına daha ilk yarıda meyvesini vermeye başladı. Maçın 18. dakikasına gelene kadar Anderlecht takımı Sivasspor kalesinde önemli pozisyonlar yakalamış fakat bu pozisyonları gole çevirememişti. 18. dakikada sol taraftan kullanılan kornerde kaleci Petkovic'in büyük hatasını değerlendiren De Sutter takımı adına maçta birinci golü kaydetti. Bu golde payı büyük olan Petkovic'in ilerleyen dakikalarda aynı kötü performansı sergilemesi Sivasspor adına yıkım oldu. 22. dakikada Bousoufa takımın ikinci golünü kaydetti. İki takım arasında kalite farkı bariz ortadayken bu kadar golle bu maç bitemezdi.32. dakikada ise sahneye Chatelle çıkarak farkı üçe çıkardı. İlk yarı ev sahibi ekibin 3-0 gibi net bir skor üstünlüğü ile sona erdi.

Mücadelenin ikinci yarısında Anderlecht oyunu rölantiye aldı. Bu sebeple ilk yarıya göre biraz daha görünen Sivasspor cılız ataklar bulmaya başladı ancak bir sonuç alamadı. Maç böyle biter denilen bir sırada De Sutter sahneye bir defa daha çıkarak 76. dakikada kendisinin ikinci takımının dördüncü golüne imza atarak skoru 4-0 yaptı.Dakikalar uzatma bölümünü gösterirken bu kez Frutos çok şık bir golle maçın skorunu tayin etti.

Sivasspor bu skorla Şampiyonlar Ligi macerasını devam ettirmeyi mucizelere bıraktı. Anderlecht ekibi rövanş müsabakası için Sivas'a turistik bir gezi düzenleyecekler.

Bülent Uygun'un maç öncesi açıklamalarında dualarla başarılı olacaklarını ima eden bir açıklaması vardı. Dua insana olumlu bir etki yapıp ona huzur verebilir ama duanın futbolda pek bir yeri yoktur. Öyle olsa idi Al İttihad takımı her yıl kıtalararası şampiyonu olurdu. Çağdaş futbolda başarılı olmak istiyorsanız onun gereklerini yapacaksınız öncelikle. Haddini bilmeyenlerin haddini el oğlu böyle bildirir. Sivasspor'un Avrupa macerası bitti diyebiliriz ama onlar adına sıkıntılı bir lig başlayacak. Bu mantalite ve oyun yapısıyla Süper Lig mücadelesinde çok sıkıntı çekeceklerini kestirmek zor değil.

Trabzonspor Taraftarı '' Yenilsende Yensende'' Programını Protesto Etti



Ntv Spor kanalında geçtiğimiz yıl yayına başlayan Yenilsende Yensende programı İstanbul'un üç takımına endekslenmiş bir program niteliğinde yayın yapmaktadır. Program yayına başladığından beri Trabzonspor taraftarları bu yayınında kendilerine yer verilmemesi sebebiyle ilgili kanala sayısız protesto maili göndererek tepkilerini dile getirmiştiler. Bu kanalın yöneticileri tarafından bu mailler önemsenmediği için mevcut yayın ilkeleri aynen devam etmişti. Dün gece yayınlanan programda ise daha etkin bir protesto yöntemiyle Trabzonspor taraftarları protestolarını dile getirdiler. Programın konusu Türk takımlarının Avrupa Kupaları'nda başarılı olup olamayacağı idi. Bu konuyu yine üç İstanbul takımının taraftarlarıyla konuşuyordular. Oysa Avrupa arenasında mücadele edecek olan 5 Türk takımının 2 tanesinin taraftarına söz hakkı dahi tanımamışlardı. Yalnız Karadeniz insanı öyle hemen pes etmez. Bir şekilde inatla tepkisinin sonucunu alana kadar direnir. Bunu bilmeyen program sorumluları adeta kendi kalelerine gol atmak için bir anket düzenlediler. Avrupa Kupalarında hangi takım daha başarılı olur diye sordular futbolseverlere. Sonuç mu ne oldu? Bence bu programdan sorumlulara çok güzel bir kapak oldu. Ciddiye almadıkları Trabzonspor taraftarları onların anketine katılarak seçeneklerdeki Trabzonspor tercihini yüzde 32 ile birinci çıkardılar. Bunun üzerine at gözlüğü takmış olan program sunucuları mahcubiyetlerini bildiren lüzumsuz cümleler kurdular. Trabzonspor'un ciddiye alınması gereken bir camia olduğunu ve taraftarının büyük taraftar niteliğinde olduğunu insana böyle öğretirler. Bu vesile ile bu tepkiyi göstermek için Trabzonsporluları organize eden bilinçli taraftarlarımıza öncelikle bir Trabzonsporlu olarak daha sonra bir futbolsever olarak teşekkür ederim.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Barcelona Zlatan İbrahimovic'i Renklerine Bağladı



Barcelona'nın internet sitesinden yapılan açıklamaya göre İnter'in yıldız golcüsü Zlatan İbrahimovic'in transferi için hem futbolcunun kendisiyle hem de kulübüyle anlaşmaya varıldığı bildirildi. İbrahimovic pazar günü sağlık kontrolünden geçecek.Sağlık kontrolünden sonra anlaşma resmiyet kazanacak.

Barcelona bu transfer için İnter'e Samuel Eto'o ve Aliaksandr Hleb'i verdi. Bu oyuncular ise tıpkı İbrahimovic gibi sağlık kontrolünden geçtikten sonra yeni takımlarına katılacaklar.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Keirrison' u Barcelona Kaptı



Barcelona kulübünün web sitesinden yapılan açıklamaya göre Brezilya futbolunun önemli genç yıldızı Keirrison Barcelona ile anlaştı. Verilen bilgilere göre bu transfer için Barcelona oyuncunun kulübüne 14 milyon avro ödeyecek. Oyuncunun Barcelona forması altında çıkacağı maçlara göre bu ücret 2 milyon avro daha artacak.

20 yaşındaki forvet Barcelona kulübüyle beş yıllık anlaşma imzaladı. Oyuncu Barcelona'nın A takımında oynadığı takdirde kulübüne ek ücret ödenecek.

Keirrison , Cuma günü yeni kulübüyle sözleşme imzalamadan önce sağlık kontrolünden geçecek.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Trabzonspor Taraftarları Fatih Tekke İçin Yürüyüş Düzenledi




Trabzonspor taraftarları Fatih Tekke'nin transfer edilmesi için şehirde yürüyüş düzenledi. Yeni sezon öncesi takıma büyük katkı sağlayacağına inandıkları eski futbolcularının transfer edilmesini bu şekilde yönetime beyan etmek istediler.

Trabzonspor kulübünden Fatih Tekke transferinin çeşitli sebeplerle gerçekleşmeyeceğini belirten açıklamalar gelmesine rağmen taraftarlar bu ısrarlarını sürdürdüler.

Uzun Sokak ve Kahramanmaraş Caddesinde yürüyen ve Meydan Parkı'nda toplanan taraftarlara bazı vatandaşlar da katıldılar.