23 Nisan 2010 Cuma

Nur Topu Gibi Kardeş Kulübümüz Oldu






Trabzonspor Yönetim Kurulu bugün garip bir karar imza attı. Kulüpten yapılan açıklamaya göre ; 23 Nisan 2010 tarih ve 163 sayılı bir kararla Şanlıurfaspor ile kardeş kulüp olma kararı alındı.

Bu karar ilk bakışta gözlerimize pembe bir çerçevenin içindeki bir resim gibi görünse dahi diğer şartları düşünce nasıl bir rezaletle karşı karşıya kaldığımızı anlamak için normal bir insan zekası yeter de artar bile.

Trabzonspor'un bir süre önce Urfa'da final oynamak istemediği çeşitli birimleri tarafından defalarca açıklandığına tüm kamuoyu şahit olmuştu. Daha bu açıklamalar üzerinden çok geçmeden Şanlıurfaspor'u tek taraflı kardeş kulüp ilan etmek en basit tabirle şark kurnazlığından başka bir şey değildir. Final maçında Urfa halkının desteğini almak ve onlara hoş görünmek çabası Türk futbolunun mihenk taşlarından birisi olan Trabzonspor'u küçük düşürmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Urfa halkına ve şehirlerinin takımlarına bir kastımız yok. Daha Urfa'ya gitmeden ne kadar misafirperver olduklarını çeşitli kanallar yoluyla görüyoruz, duyuyoruz. Keşke bu karar final maçından sonra alınsaydı. O zaman bu kararı alanları eleştirmek yerine takdir ederdik.

Trabzonspor yönetimi gibi vizyonsuz bir güruh varken Trabzonspor'a dışarıda düşman gerekmez!!!

31 Mart 2010 Çarşamba

Trabzonspor'un Transfer Çalışmaları ve Ibricic Aşkı





Trabzonspor önümüzdeki sezonun çalışmalarını şimdiden başlattı. Transfer haberleri bizim medyamızda ne yazık ki doğruluk endişesinden ziyade tiraj kaygısı ile yer almaktadır. Bu sebeple dış basında çıkan haberleri önemsemekte fayda var.

Trabzonspor'un yeni sezonda takıma yapacağı takviyeler için Hırvatistan piyasasında çalışmalar yaptığı Hırvat medyası tarafından bugün dile getirildi. Girişimde bulunulan oyuncunun Hajduk Split takımının yıldızı Senijad Ibricic olduğu ilgili haberde yazmaktadır.

Bu habere göre Hajduk Split bu oyuncunun bedeli olarak Trabzonspor'dan 6 milyon euro istemiş. İbricic'in 2014 yılına kadar kulübü ile anlaşması olduğunu ve bu durumun en önemli pazarlık unsuru olacağı yazılmaktadır. Ayrıca Trabzonspor'un daha önce Ibricic'i bir çok kez izleyip transfer girişiminde bulunduğunu ama sonuç alamadığı ise haberin bir başka ayrıntısı olarak görünmektedir.

Buna ek olarak ilgili haberde Trabzonspor'un Francisco Javier Yeste ile Atiba Hutchinson'u transfer etmek için çalışmalar yaptığı yazılmaktadır.


Bu haberin doğruluğu konusunda şüphem yok. Zira Rukavina'nın Hırvatistan'a dönmek isteği iddialarını düşünecek olursak böyle bir transfer gerçekleşebilir. Tabiki istenilen bedeli ödemek şartıyla. 6 milyon euro ihtiyacınız olan biryıldız oyuncu için çok olmasa gerek diye düşünüyorum.

Kaynak

23 Mart 2010 Salı

Özhan Canaydın Vefat Etti







Türk futbolunun ve Galatasaray camiasının başı sağolsun.

21 Mart 2010 Pazar

Bir Galibiyetin Anatomisi

Bugüne kadar yazmış olduğum blog yazılarımda tarafsız olmaya çaba harcamıştım ama bu sefer öyle olmayacak. Trabzonspor'u bir Trabzonsporlu gibi dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.

İlk fotoğrafımız maç öncesinden bir kare. Trabzonspor ve Galatasaray takımları maç öncesi ısınma hareketleriyle son hazırlıklarını yapıyorlar. Bu arada tribünler yavaş yavaş dolmak üzere. Son zamanlarda Avni Aker'deki özel yeri olan maçlardan birisine şahitlik edeceklerini biliyor gibiler. Gerçi içimizde bir tedirginlik yok değildi.



Bir diğer fotoğrafımız yine maç öncesinden. Her iki takım oyuncuları ve karşılaşmanın hakemleri seranomi için hazır durumdalar. Basın ordusuna dikkat etmekte fayda var. Büyük çoğunluğu üzgün bir şekilde ayrıldılar Trabzon'dan maç sonucu itibariyle.




Maçın başlamasına saniyeler kalmıştır artık.Fotoğrafta Trabzonspor oyuncularının kenetlenmesi dikkatimizi çekiyor. Kim derdi ki o kenetlenme güzel bir galibiyetin habercisi diye.





Daha maçın başları. Sanırım Keita'nın topuğuna 3-5 el ateş etti Trabzonspor taraftarları. Zira o kadar taklayı ancak o denli bir saldırı gerektirirdi. Eğer Keita atladığı kadar oyun oynasaydı belki takımına galibiyeti getirebilirdi. Pislik çıkartma konusunda önemli bir oyuncu olduğunu kimse inkar edemez. Daha önceki maçlarda benzer hareketlerini hatırlıyoruz zaten. Bu fotoğraf işte lüzumsuz bir gerginliğin belgesidir. Atılan yabancı maddeyi savunuyor değilim. Savunmam bugüne kadar yazdıklarımı inkar etmek olur ama futbolcu daha maçın başında sahtekarlığa yönelip ortamı germeyecek.



Şu yerde yatan yaratığı çözümleyemedim bir türlü. Aslında Galatasaray için bu gece en anlamlı fotoğraf bu olsa gerek. Böylesi rezil bir hale epeydir düşmediler sanırım. Skor aldatmasın sizleri sakın. Hakan Şükür dahi fark 4-5 olurdu dediği yerde ben konuşmayayım efsaneleri konuşsun.



Klasikleşen 61. dakika şovunu kelimelerle anlatmaya gerek yok fotoğraf ayan beyan açıklıyor durumu.



Ve mutlu son...



Karşılaşmanın tek golünü Emre'yi kötü rezil eden Colman 30. dakikada kaydetti. Orhan Veli demiş ya bir şiirinde "hiçbir şeyden çekmedi nasırından çektiği kadar" işte Galatasaray defans oyuncuları da hiçbir şeyden çekmedi Trabzonspor oyuncularından çektikleri kadar. Geniş bilgi için bakınız İbrahima Yattara-Frank De Boer.

Maç sonrası görülmeye değer bir sevinç vardı Avni Aker'de. Belki lüzumu olmayan bir üç puan aldık ama özlemiştik be böyle bir atmosferi. Teşekkürler Karadeniz Fırtınası, teşekkürler Trabzonspor. Türkiye Kupası'nın provası olsun bu maç.

Maçın teknik analizine, kim nasıl oyanamışa filan girmiyorum.Trabzonspor iyi oynadı kazandı alın size analiz.

Not:Fotoğraflar için Fatih Balta'ya teşekkür ederim. Ayrıca kombinesini bana veren BURÇAK SAĞLAM'a müteşekkirim.

20 Mart 2010 Cumartesi

Dumanlı Kentin Puslu Çocukları Hoşgeldiniz




Bank Asya 1. Lig'in bitimine 7 hafta kala lig üçüncüsünün bir maç eksiğinin bulunmasına karşılık puan farkını en yakın takipçisi Bucaspor'u(52) 2-1 yenerek 18'e çıkaran ve liderliğini puan farklarıyla koruyan Karabükspor'a veya kendi deyimleriyle Dumanlı Kentin Puslu Çocuklarına şimdiden Süper Lig'e hoşgeldiniz diyoruz.

Not:Fotoğraflar Facebook Karabükspor sayfasından alınmıştır.

19 Mart 2010 Cuma

Türk Futbolunun Sonu










Çok söze gerek yok bu vahşetin bedeli TFF'ye göre 185 bin TL. Türk futbolu benim gözümde bitmiştir.

14 Mart 2010 Pazar

Diyarbakırspor Harakiri Yaptı






Diyarbakırspor'un son günlerde hangi konuda gündemde olduğu malum. Sürekli yazılıp duruldu eğer hukuk işlerliğini yitirirse orman kanunu uygulanmaya başlar orman adamları tarafından. (Orman adamları tabiri Diyarbakır halkını değil Diyarbakırspor'un bu hale düşmesine sebep olanları kapsamaktadır)

Bugün oynanan İstanbul Büyükşehir Belediye ile Diyarbakırspor karşılaşması yine saha olayları nedeniyle tamamlanmadan tatil edildi. Bu durumu irdelemeden önce bu durumun doğuracağı sonucu irdelemek gerek. Eğer hukuk kuralları işlerse Diyarbakırspor önümüzdeki hafta içi küme düşecektir. Bir sezon içerisinde iki kere hükmen mağlubiyet TFF talimatnamesine göre küme düşme cezasını gerektirmektedir. Gereği yapılırsa hak edilmiş bir ceza olacaktır kanaatimce.

Diyarbakırspor'un geçtiğimiz hafta taraftarlarınca yapılan taşkınlık sonunda kulüp yönetimi bu taraftarlara sahip çıkarak kendileri için bu kötü sonun zeminini hazırlamışlardır. Yapılanlara onlarda bunu yapmıştı diye sahip çıkmak kitlelere haksızken hak vermek anlamına gelmektedir. Bu hafta seyircilerinin sahaya girmesi yönetimlerinden aldıkları güç ile alakalıdır.Diyarbakırspor basın sözcüsünden acaba bu maç için de buradaki insanları anlamak lazım şeklinde bir açıklama duyarmıyız bilmem ama kendisi artık küme düşmüş bir takımın basın sözcüsüdür. Bu da yönetim olarak ne kadar başarısız olduklarının bir göstergesidir.

Sonuç olarak Diyarbakırspor, taraftarı sebebiyle futbolumuzda bir yüz karası olarak yerini almıştır. Böyle bir camianın süper ligde zaten yeri yoktur. Eğer bir takımın son iki maçı tamamlanamıyorsa suçu başka yerlerde arayana kadar sorumluların aynaya bakması daha doğru bir davranış olur.

11 Mart 2010 Perşembe

PFDK Adaletin Terazisini Kırdı



Türkiye Futbol Federasyon'u Diyarbakırspor-Bursaspor maçıyla ilgili kararını açıkladı. Türk Futboluna kara bir leke olarak geçen maçın kararı da ne yazık ki aynı renk tonunda oldu. Taş yağmurunun bu ülkede cezası 3 maç tarafsız sahada seyircisiz oynamakmış. Pet şişe atarsanız 5 maç taş atarsanız 3 maç.

Adaletin terazisi ters dönmüştür. Zaten aynı takımların bir önceki olaylı maçına verilen cezalarda da ters dönmüştü. Artık Türkiye'de şiddetin önüne cezalar ile geçemezsiniz. Çünkü emsal olabilecek skandallar kararlara PFDK imza atmıştır. Futbol terörizmi ülkemize hayırlı olsun.

Sadri Şener'in Garip Açıklamaları






Sadri Şener hakkında yazı yazmaktan bıktım usandım açıkçası. Sağolsun başkanımız her gün bir başka malzemeyle çıkıyor karşımıza. Arada sırada kendi sorumluluklarıyla alakalı açıklamaları da görmek isteriz.

"Bursaspor'un gidişini tebrik ediyorum. Biz şampiyon olamayacaksak Bursaspor şampiyon olsun." Bu sözler büyük kulüp olduğunu iddia eden bir kulübün başkanına ait. Daha sezonun bitmesine epeyce zaman varken bu açıklamayı yapmak aslında Trabzonspor'un başarısızlığının Sadri Şener tarafından ilanıdır. Peki bunun farkında olan sayın başkan o oturduğu koltukta hala neden oturmamaktadır. Yoksa aklına ilk geleni söyleyen Sadri Şener'in açıklamalarını ciddiye almamak mı gerekir.

Biraz düşününce bu açıklamanın alt metin mesajlarını ortaya çıkartabiliriz. Bursaspor ile alakalı lüzumsuz açıklamaları dolayısıyla o camiadan tepki çekmişti Sadri Şener. Bu şekilde sanırım Bursaspor camiasına zeytin dalı uzatmak istemiştir ama bir çuval inciri berbat etmiştir bu açıklamasıyla. Olayın sakıncalı iki yönü var kanımca. Birincisi ; büyük bir takımın hedefi her zaman şampiyonluktur eğer şampiyon olamıyorsa kimin şampiyon olduğuyla değil neden kendisinin şampiyon olamadığına kafa yorar. İkincisi ise ; şampiyonluk mücadelesinde olan takımlarla daha karşılaşmadan şike gibi çirkin iddialara zemin hazırlar bu açıklamalar.

Umarım bundan sonraki yazılarda Sadri Şener'in Trabzonspor ile alakalı bir açıklamasını konu ediniriz.

9 Mart 2010 Salı

Yönetememe Becerisi Yüksek Olanlar




Türk futbolu cumartesi gününden beri Diyarbakırspor-Bursaspor odaklı bir tartışmanın içinde ne yazık ki.Trabzonspor kulübünün hiç alakası olmadığı bu olaya taraf olması müthiş bir yöneticilik kabiliyeti gerektiriyordu. Sağolsun sayın başkanımız Sadri Şener ve yöneticimiz Hasan Yener yüksek yöneticilik kabiliyetlerini göstererek olaya Trabzonspor'u da müdahil ettiler.Yönetememe hususundaki becerilerini ısrarla sergilemeye devam ettiklerini tüm Türkiye'ye gösterme ihtiyacı hissettiler anlaşılan.

İki kulübün arasındaki olaya karışıp bir tarafı suçlu bulmak görevi Trabzonspor yöneticilerinin değildir. Bu TFF'nin görevidir. Sayın başkan önce kendi görevlerini yerine getirsin daha sonra üstüne vazife olmayan görevlere kendisini adasın.Bu hareketiyle kendisini küçük düşürdü yetmedi Trabzonspor başkanlık makamını küçük düşürdü yetmedi tüm Trabzonspor camiasını küçük düşürdü.

Bursaspor Sadri Şener'in ve Hasan Yener'in açıklamalarına çok sert bir cevap verdi. Ne yalan söyleyeyim hoşuma bile gitti çünkü haketmiştiler. Bu yapılan lüzumsuz açıklamaların önümüzdeki sezon Trabzonspor'a Bursa deplasmanında yol,su ve elektrik olarak dönmeyeceğini düşünmemiş anlaşılan sorumlu yöneticilerimiz. Türk futbolunda en azından ben futbolun güzelliklerini yazmak istiyorum ve benim gibi düşünen yığınla insan olduğunu biliyorum. Bu tür açıklamalar futboldaki şiddeti körükler. Sezonun ilk yarısında Bursadaki maçta Diyarbakırsporlulara PKK dışarı şeklinde tezahürat yapanların yaptıkları ile bu açıklamalar arasında bir fark yok.

Çok iyi biliyorum ki Bursaspor ile Trabzonspor arasındaki gerginlik ile beraber iki kulüp taraftarları arasında yeni kapışmalar kapıda. Hatta bu kapışmalar internet üzerinden başlamış bile olabilir yakında haberimiz olur. Bu konuda bir Trabzonsporlu olarak Bursaspor tarafına hak veriyorum.Başkanımız bizi haksız tarafa doğru çekti. Teşekkürler Sadri Şener!!!

Son olarak, Trabzonspor'u borç batağına sürükleyen, kulübün parasını menejerlere peşkeş çeken, Trabzonspor'un hakları için TFF'ye karşı üstünlüğünü kabul ettiremeyen ve daha bir sürü yapması gerekeni yapamayan Trabzonspor Yönetim Kurulu'nu kendi üzerine düşen görevleri yaparken görmek istediğimizi belirtmek istiyorum.

7 Mart 2010 Pazar

Hami Mandıralı - Ersun Yanal



Milli takımın alt kademelerindeki teknik heyet değişiklikleri bir süredir tartışılıp duruyor. Kişisel düşüncem boş yere bir tartışma olduğu yönündedir. Bu sebeple bugüne kadar bu konuya hiç değinmedim. Dün yerel bir gazetede Hami Mandıralı'nın açıklamalarını okuyunca konuya değinmek gerektiğini düşündüm.

Milli takımda göreve başlayan Ersun Yanal ilk iş olarak teknik ekipleri değiştirmişti. Bunda benim açımdan bir problem yok. Gayet doğal bir tavır. Her insan çalışmak isteyeceği kadrolarla çalışır. Hami Mandıralı ise bu durumu dünkü gazetede çıkan haberdeki açıklamalara göre sindirememiş bir izlenim verdi bana.

Ersun Yanal'ın tercih hakkı ne kadar doğalsa bu tercih hakkını Hami Mandıralı'nın beğenmemesi o kadar doğaldır. Yalnız bu beğenmeme durumu saldırı haline dönüşüp Ersun Yanal'ı küçük düşürmeye, onu Trabzonspor taraftarının önüne atmaya dönüşürse bu tavır Hami Mandıralı ismini zedeler. Ersun Yanal'ın bir kupası dahi yokmuş ve niçin bu göreve getirilmiş diye çemkiren Hami Mandıralı'ya kaç kupasının olduğunu sormak gerekir. Haydi kupadan geçtik görevde olduğu süre içinde Türk futboluna hangi oyuncuları kazandırdı futbolculuğu büyük teknik direktörlüğü küçük Hami Mandıralı.

Yurt dışında o kadar yetenekli oyuncularımız yetişiyor ama biz ne yazık ki onları milli takımlarımızda değerlendiremiyoruz. Hami Mandıralı bu bilinçle görevini yapmış olsaydı şimdi A Milli Takım bünyesinde önemli yıldızlara sahip olabilirdik. İşin özü aynaya bakmadan karşı tarafı değerlendirmemek gerekir.

Şu bilgisayar mevzusuna değinmeden edemeyeceğim. Hami Mandıralı'ya göre bilgisayarla alt yapıyı geliştirip gençleri yetiştiremezmişiz. Hatta bilgisayarla gol attırmazlarmış adama. Bu mudur senin vizyonun diye bir soru sormak zorundayım. Ben bu filmi daha önceden izlemiştim. Ersun Yanal'ın ilk teknik direktörlük zamanlarında oynamıştı bu film. O zamanlar başka aktörler vardı rollerde. Hemen hemen aynı cümleleri kuruyordular ama ne hikmetse bu aktörler filmin sonundaki görüntüde koltuklarının altında birer bilgisayarla görüntüleniyorlardı. Bu denli önemli bir oyuncunun bu kadar vizyonsuz olması gerçekten düşündürücü bir durum. Korkarım Hami Mandıralı kontenjandan tv yorumcusu olmaktan öteye bir adım atamayacak. Umarım yanılırım.

Son sözümde Trabzonsor taraftarına olsun. Hami takımımız için önemli bir futbolcuydu. Bir haksızlığa uğramışsa takımımızla özdeşleşen bir futbolcuyu elbette savunacağız ama anlayıp dinlemeden iyi kötü takımımızın teknik direktörlüğünü yapmış olan bir futbol adamına küfretmek büyüklük iddiamıza yakışmamıştır. Sizlerin ettiği küfürler Hami Mandıralı'yı küçük düşürmekten başka bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü konuda haksız olan taraf biziz.

6 Mart 2010 Cumartesi

Türk Futbolunun Kara Lekesi Diyarbakırspor




Konuyu neresinden başlasam yazmaya diye düşünüp duruyorum ama işin içinden çıkamıyorum. Her tarafında bir pislik var bu konunun. Maç öncesinde İstiklal Marşı okunurken çıkan ıslık seslerini mi anlatalım yoksa bir futbol müsabakası için sahada sadece profesyonelce işini yapan futbolcu ve hakemlerin hayvan görünümlü insanlar tarafından taşlanmasını mı? En iyisi biz bu rezaleti olayın kronolojisi ile açıklamaya çalışalım.

Bu olayda taraf olmadığımı öncelikle belirtmek isterim. Ne Diyarbakırspor'u ne de Bursaspor'u çok sevmediğimi söyleyebilirim. Bu sebeple olaya sadece bir futbolsever olarak bakıyorum. Bu iki kulüp sezonun ilk yarısında karşılaşmışlar ve olaylı bir maç oynamışlardı. Bu olayların çıkmasında Bursaspor camiasının büyük rolü olmuştur. Yani gerginliğin başlangıcında Diyarbakırspor camiası masum bir psikolojisi ile mağdur bir durumdaydı. Keşke o mağduriyetten bir zalim anlayış doğmasaydı.

Gelelim bugüne yavaş yavaş. Gergin geçeceği haftalar öncesinden belli bir maç için insanlar televizyonlarını açtıklarında işin bu boyuta varabileceğini tahmin bile edemezlerdi sanırım. Karşılaşmanın daha hemen başlarında daha sonra malum olayın olacağı yöne doğru Bursasporlu oyuncu hareket ederken başladı taş yağmuru. Bunu fark eden oyuncu topa yetişebileceği halde topun dışarıya çıkmasını izlemek zorunda kaldı. Çok geçmeden bir korner pozisyonunda taş yağmuru tekrar başladı ve bu sefer yardımcı hakemin başına isabet eden bir taş maçın tatil edilmesine sebebiyet verdi haklı olarak.

Şimdi burada Türkiye gerçekleri doğrultusunda değerlendirme yapmak gerek haksızlık olmasın diye. Türkiye'de ilk defa bir stadyumda sahaya yabancı madde atılmıyor ama ilk defa bir stadyumda taş yağmuru oluyor. Bu sebeple bunu diğer saha olaylarıyla aynı kefeye koyamayız. Bu noktada sorulması gereken soru onca taşın o tribüne nasıl girdiğidir. Gergin geçmesi beklenen bir karşılaşma öncesi neden güvenlik önlemleri yeterince alınmaz.

Maçın ardından Diyarbakırspor Kulübü Basın Sözcüsü Suat Önen yaptığı açıklamalarla adeta kanımızı dondurdu. Şiddeti tasvip etmediklerini ifade ettikten sonra buradaki insanları anlamak zorundalar demesi sahaya atılan taşların haklılığını onaylamaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.

Yıllardır Diyarbakırsporlulara terörist yakıştırması yapılıp durulur tribünlerde. Sağduyulu futbolseverler bu duruma hep karşı çıkmışlardır. Yalnız bugün o tribünlerde yaşananlar terörizmin yeşil sahalara yansımasından başka bir anlam ifade etmez.

Bu olay Türk futbolu için kara bir lekedir ve bu sebeple Diyarbakırspor kulübü en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Hatta Diyarbakırspor böyle bir profil çizecekse profesyonel liglerde işi yoktur.

Trabzonspor'da Ses var Görüntü Yok




Eğer skora bakarak Trabzonspor-Gençlerbirliği karşılaşmasını yorumlayacak olsak Trabzonspor'u göklere çıkartmamız gerekir. Ne yalan söyleyeyim gönlüm tuttuğum takımı göklere çıkartmak istiyor ama aksayan unsurlar bu isteğimi kuru bir temenniden öteye geçirtmiyor.

Neyse maça geçelim.Ligde hedefsiz kalan Trabzonspor kendi sahasında yine kendisi gibi hedefsiz olan Gençlerbirliği'ni konuk etti. Şenol Güneş bu karşılaşmaya elindeki en ideal kadro ile çıktı diyebiliriz. Maçın hemen başında Trabzonspor oyuna ağırlığını koyarak etkili hücumlar yaptı ama bir türlü sonuç alamadı. Bu atakları güzel bir şekilde karşılayan Gençlerbirliği 25. dakikada organize bir atakla Trabzonspor karşısında güzel bir gol bularak öne geçti. Çok geçmeden Trabzonspor Burak Yılmaz'ın ayağından kazandığı gol ile beraberliği sağladı ve maçın ilk yarısı bu skorla sona erdi.

Karşılaşmanın ikinci yarısına Şenol Güneş Trabzonspor'un orta sahasında aksayan Colman'ı çıkartıp yerine Gabric'i alarak başladı. Bu sayede hem orta sahada kaybedilen hakimiyet kazanılacaktı hem de kanat varyasyonları uygulanabilinecekti. Yalnız bir türlü Trabzonspor orta sahada üstünlüğü ele geçiremedi. Şenol Güneş bu durumun tespitini çok iyi yaparak Ceyhun'u oyuna aldı ama o dakikaya kadar takımın tek golünü atan Burak Yılmaz'ı çıkartması bir hataydı. Bu değişiklik ile orta saha hakimiyetini elde edemediği gibi hücumda da etkisiz kaldı Trabzonspor. İlerleyen dakikalarda ise hücum varyasyonları geliştirebilecek bir değişik beklerken Şenol Güneş oyuncu değişikliği hakkını defansın solunda kullanarak bir hataya imzaya attı. Yalnız şans bu sefer kendisinden yanaydı ve dakikalar 89'u gösterirken Gabric Trabzonspor'u öne geçiren golü attı. Karşılaşmanın uzatma dakikalarında ise Umut güzel bir golle sonucu belirlerdi.

Alınan sonuç yanıltıcı olabilir ama Trabzonspor'un gol atma ve atak geliştirme hususunda ciddi sıkıntıları bu maçta da sürdü. Lige erken havlu atan Trabzonspor eğer bu problemine bir çözüm bulamazsa korkarım kupaya da elveda deme tehlikesiyle karşı karşıya. Umarım bir an önce takımın bu problemleri teknik ekip tarafından teşhis edilir ve ortadan kaldırılır.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bonservissiz Transfer Pazarı 1



Bosman kanunu çıktı mertlik bozuldu. Milyon eurolar harcayarak transfer ettiğiniz oyuncular sözleşme sonunda ben gidiyorum bile demeden başka bir takıma transfer olabiliyorlar. Malum yavaş yavaş bir futbol sezonunun sonuna doğru yaklaşmaktayız. Bakalım kendi kulübüne gol atıp kimler yeni limanlara doğru yelken açacak.

Yazının sonunda Almanya,İtalya,İngiltere,İspanya ve Fransa liglerinde sezon sonu bonservisini eline alarak gidebilecek oyuncuların bir bölümünün listesini bulacaksınız. Bu liste tamamen transfermarkt verileriyle oluşturulmuştur. Özellikle Fransa piyasasını şimdiden tüm Türk kulüplerine öneririm. Hem bonservissiz hem kaliteli olan oyuncuları şimdiden takibe almak gerekir. Zira tüm Avrupa kulüpleri bu oyuncular için acımasızca rekabet edecekler.

Kevin Kuranyi-FC Schalke 04
Paolo Guerroro-Hamburger SV
Hamit Altıntop-FC Bayern München
Cacau-VfB Stuttgart
Mohamadou Idrissou-SC Freiburg
Pierre Womé-1.FC Köln
Tinga-Borussia Dortmund
Deco-FC Chelsea
Juan Ángel Albín-FC Getafe
David Fuster-FC Villarreal
Taddei-Roma
Per Krøldrup-Fiorentina
Giuseppe Sculli-Genoa
Aleksandar Lukovic-Udinese Calcio
Jorge Martínez-Catania
Stephen Appiah-Bologna
Marouane Chamakh-Girondins Bordeaux
Sidney Govou-Olympique Lyon
Mouhamadou Dabo-AS Saint-Etienne
Loïc Perrin-AS Saint-Etienne
Sofiane Feghouli-Grenoble Foot

2 Mart 2010 Salı

Bitmek Bilmeyen Stadyum Hikayesi



Nuri Albayrak döneminde başladı hikayemiz. Hepimizi bir heyecanla içine çekti bu okunası hikaye. Nereden bilecektik ki bu hikaye hacim olarak cilt cilt roman şekline bürünecek ve hikayenin bazı kahramanları daha hikayemiz bitmeden ortadan kaybolup gidecek. Neyse hikayemize geçelim...

Dönemin Trabzonspor başkanı Nuri Albayrak ve onun projeleri ile olay örgümüz başlıyor. Proje üzerine proje ile meşhur olan Nuri Albayrak en sonunda Akyazı Projesi ile ortaya çıkar. Arkasına siyasi desteği de alarak insanları bu gerçekleşmesi imkansız projeye inandırır. Gel zaman git zaman insanlar proje için bir adım bile atılmadığını görünce umutlarını keserler. Bu güzel bir rüya idi ve son buldu diyerek Nuri Albayrak'ı başkanlık koltuğundan ederler. Siyasiler ise bu rüyayı gördükleri uykudan asla uyanmak istemezler.

Neyse uzatmayalım hikayenin devamında Nuri Albayrak'ın ütopyası bir seçim malzemesi olarak kullanılır. Başarılıda olunur. Yalnız bu ütopya bir türlü gerçekleşmez.Yok bilmem ne kanunu eksik meclisten geçirelim falan 1-2 yıl daha oyalanır Trabzonsporlular. Hikayemizin en can alıcı noktası Türkiye'nin 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'na aday olması ve aday kentler arasında Trabzon'un olmamasıdır. Bunlardan sonra hikayemize akıl almaz şekilde bir hareketlilik gelir.

Gelen tepkilerin ardından Trabzonsporluların ağzına bir parmak bal çalmak gerekliydi. Bunların ilki Faruk Özak'ın aday kentler içinde olmayan Trabzon'un bu şampiyonada ev sahipliği yapabileceği şeklindeki garabetle yüklü açıklamasıdır. Bu denli büyük ve ciddi bir organizasyonu bu şekilde ciddiyetsizce yönetmek ülkemize özgü olsa gerek. İkinci parmak bal ise Akyazı Projesi'nin başlaması için Başbakan'ın talimat verdiği şeklinde haberdi. Seyrantepe için hemen icraata başlayan devlet kurumlarımızın Akyazı için beklemesinin sebebi acaba bu projeyi bir seçim daha koz olarak kullanmak mıdır?

Sahi şu Afyon'a stadyumu Trabzon'dan önce yapmaya kalkan zihniyeti saf olarak mı yoksa düşman olarak mı nitelendirmek gerekir?

Neyse biz yine hikayemizin mutlu sonla bitmesini özlemle beklemeye devam edelim. Olası bir mutlu son Trabzonspor'un kazancı olacaktır.

Kaldığım Yerden Devam

Uzunca bir süre blog yazılarıma ara vermiştim. Bir nevi mecburi ayrılık denilebilir bu uzunca süren ara için. Artık geri dönmenin vaktidir...