28 Temmuz 2009 Salı

Anderlecht , Sivasspor'a Futbol Dersi Verdi




Sivasspor kulüp tarihinde ilk defa bir Şampiyonlar Ligi maçına çıktı. Rakibi Belçika'nın güçlü ekiplerinden Anderlecht idi. Karşılaşma öncesinde bu maç için tahmin edilen sonuç maç sonucu olarak karşımıza çıktı. Sivasspor takımının bu büyük arena için çok yetersiz olduğunu bu maç ispat etti.

Karşılaşmaya ev sahibi ekip Anderlecht hızlı başladı. Maçın ile yarısı adeta Sivasspor'un kalecisi Petkovic ve defans oyuncuları ile Anderlecht arasında oynanıyor gibiydi. Bu durum Anderlecht adına daha ilk yarıda meyvesini vermeye başladı. Maçın 18. dakikasına gelene kadar Anderlecht takımı Sivasspor kalesinde önemli pozisyonlar yakalamış fakat bu pozisyonları gole çevirememişti. 18. dakikada sol taraftan kullanılan kornerde kaleci Petkovic'in büyük hatasını değerlendiren De Sutter takımı adına maçta birinci golü kaydetti. Bu golde payı büyük olan Petkovic'in ilerleyen dakikalarda aynı kötü performansı sergilemesi Sivasspor adına yıkım oldu. 22. dakikada Bousoufa takımın ikinci golünü kaydetti. İki takım arasında kalite farkı bariz ortadayken bu kadar golle bu maç bitemezdi.32. dakikada ise sahneye Chatelle çıkarak farkı üçe çıkardı. İlk yarı ev sahibi ekibin 3-0 gibi net bir skor üstünlüğü ile sona erdi.

Mücadelenin ikinci yarısında Anderlecht oyunu rölantiye aldı. Bu sebeple ilk yarıya göre biraz daha görünen Sivasspor cılız ataklar bulmaya başladı ancak bir sonuç alamadı. Maç böyle biter denilen bir sırada De Sutter sahneye bir defa daha çıkarak 76. dakikada kendisinin ikinci takımının dördüncü golüne imza atarak skoru 4-0 yaptı.Dakikalar uzatma bölümünü gösterirken bu kez Frutos çok şık bir golle maçın skorunu tayin etti.

Sivasspor bu skorla Şampiyonlar Ligi macerasını devam ettirmeyi mucizelere bıraktı. Anderlecht ekibi rövanş müsabakası için Sivas'a turistik bir gezi düzenleyecekler.

Bülent Uygun'un maç öncesi açıklamalarında dualarla başarılı olacaklarını ima eden bir açıklaması vardı. Dua insana olumlu bir etki yapıp ona huzur verebilir ama duanın futbolda pek bir yeri yoktur. Öyle olsa idi Al İttihad takımı her yıl kıtalararası şampiyonu olurdu. Çağdaş futbolda başarılı olmak istiyorsanız onun gereklerini yapacaksınız öncelikle. Haddini bilmeyenlerin haddini el oğlu böyle bildirir. Sivasspor'un Avrupa macerası bitti diyebiliriz ama onlar adına sıkıntılı bir lig başlayacak. Bu mantalite ve oyun yapısıyla Süper Lig mücadelesinde çok sıkıntı çekeceklerini kestirmek zor değil.

Trabzonspor Taraftarı '' Yenilsende Yensende'' Programını Protesto Etti



Ntv Spor kanalında geçtiğimiz yıl yayına başlayan Yenilsende Yensende programı İstanbul'un üç takımına endekslenmiş bir program niteliğinde yayın yapmaktadır. Program yayına başladığından beri Trabzonspor taraftarları bu yayınında kendilerine yer verilmemesi sebebiyle ilgili kanala sayısız protesto maili göndererek tepkilerini dile getirmiştiler. Bu kanalın yöneticileri tarafından bu mailler önemsenmediği için mevcut yayın ilkeleri aynen devam etmişti. Dün gece yayınlanan programda ise daha etkin bir protesto yöntemiyle Trabzonspor taraftarları protestolarını dile getirdiler. Programın konusu Türk takımlarının Avrupa Kupaları'nda başarılı olup olamayacağı idi. Bu konuyu yine üç İstanbul takımının taraftarlarıyla konuşuyordular. Oysa Avrupa arenasında mücadele edecek olan 5 Türk takımının 2 tanesinin taraftarına söz hakkı dahi tanımamışlardı. Yalnız Karadeniz insanı öyle hemen pes etmez. Bir şekilde inatla tepkisinin sonucunu alana kadar direnir. Bunu bilmeyen program sorumluları adeta kendi kalelerine gol atmak için bir anket düzenlediler. Avrupa Kupalarında hangi takım daha başarılı olur diye sordular futbolseverlere. Sonuç mu ne oldu? Bence bu programdan sorumlulara çok güzel bir kapak oldu. Ciddiye almadıkları Trabzonspor taraftarları onların anketine katılarak seçeneklerdeki Trabzonspor tercihini yüzde 32 ile birinci çıkardılar. Bunun üzerine at gözlüğü takmış olan program sunucuları mahcubiyetlerini bildiren lüzumsuz cümleler kurdular. Trabzonspor'un ciddiye alınması gereken bir camia olduğunu ve taraftarının büyük taraftar niteliğinde olduğunu insana böyle öğretirler. Bu vesile ile bu tepkiyi göstermek için Trabzonsporluları organize eden bilinçli taraftarlarımıza öncelikle bir Trabzonsporlu olarak daha sonra bir futbolsever olarak teşekkür ederim.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Barcelona Zlatan İbrahimovic'i Renklerine Bağladı



Barcelona'nın internet sitesinden yapılan açıklamaya göre İnter'in yıldız golcüsü Zlatan İbrahimovic'in transferi için hem futbolcunun kendisiyle hem de kulübüyle anlaşmaya varıldığı bildirildi. İbrahimovic pazar günü sağlık kontrolünden geçecek.Sağlık kontrolünden sonra anlaşma resmiyet kazanacak.

Barcelona bu transfer için İnter'e Samuel Eto'o ve Aliaksandr Hleb'i verdi. Bu oyuncular ise tıpkı İbrahimovic gibi sağlık kontrolünden geçtikten sonra yeni takımlarına katılacaklar.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Keirrison' u Barcelona Kaptı



Barcelona kulübünün web sitesinden yapılan açıklamaya göre Brezilya futbolunun önemli genç yıldızı Keirrison Barcelona ile anlaştı. Verilen bilgilere göre bu transfer için Barcelona oyuncunun kulübüne 14 milyon avro ödeyecek. Oyuncunun Barcelona forması altında çıkacağı maçlara göre bu ücret 2 milyon avro daha artacak.

20 yaşındaki forvet Barcelona kulübüyle beş yıllık anlaşma imzaladı. Oyuncu Barcelona'nın A takımında oynadığı takdirde kulübüne ek ücret ödenecek.

Keirrison , Cuma günü yeni kulübüyle sözleşme imzalamadan önce sağlık kontrolünden geçecek.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Trabzonspor Taraftarları Fatih Tekke İçin Yürüyüş Düzenledi




Trabzonspor taraftarları Fatih Tekke'nin transfer edilmesi için şehirde yürüyüş düzenledi. Yeni sezon öncesi takıma büyük katkı sağlayacağına inandıkları eski futbolcularının transfer edilmesini bu şekilde yönetime beyan etmek istediler.

Trabzonspor kulübünden Fatih Tekke transferinin çeşitli sebeplerle gerçekleşmeyeceğini belirten açıklamalar gelmesine rağmen taraftarlar bu ısrarlarını sürdürdüler.

Uzun Sokak ve Kahramanmaraş Caddesinde yürüyen ve Meydan Parkı'nda toplanan taraftarlara bazı vatandaşlar da katıldılar.

Trabzonspor Drago Gabric'i Transfer Etmek İstiyor




Trabzonspor, Hırvatistan'ın Hajduk Split takımında forma giyen Drago Gabric'i transfer etmek için girişimlere başladı. Bu haber 1-2 gün önce Türkiye kaynaklı olarak çıkmıştı. Bugün ise aynı haber Hırvatistan kaynaklı çıkınca bu transfer girişimininin doğruluğu adeta gün yüzüne çıktı. Edinilen bilgilere göre bu transfer görüşmesini yapmak için Trabzonspor başkanı Sadri Şener Hırvatistan'a gitti.

Hırvat basınında çıkan haberlere göre Trabzonspor bu oyuncu için Hırvat kulübüne 2-2,5 milyon euro civarında bir teklifte bulundu. Hırvat kulübü ise 3-3,5 milyon euro civarında bir bedel karşılığında oyuncuyu satabileceklerini bildirdi. Trabzonspor teknik direktörü Hugo Bross'un sol kanata bir oyuncu alınması yönünde yönetime bir talebinin olduğu medyada yer almıştı. Yönetim bu doğrultuda bu oyuncuyu Trabzonspor'a kazandırabilir. Bu doğrultuda görüşmeler devam etmektedir.

Haberle alakalı linkler:
http://www.novilist.hr/Sport/gabric-ne-moze-u-tursku.aspx
http://sportske.jutarnji.hr/index.php?cmd=show_clanak&clanak_id=12491

21 Temmuz 2009 Salı

Fenerbahçe'nin İki Yeni Brezilyalısı




Uzunca bir süredir Brezilya pazarında futbolcu aramayı sürdüren Fenerbahçe sonunda muradına erdi. Corinthias Forması giyen İki Brezilyalı ile anlaşan Fenerbahçe böylelikle Brezilya ekolünü devam ettireceklerini göstermiş oldu.Sol kanat mevkisinde oynayan Andre Dos Santos ile defansif orta saha oyuncusu Cristian Oliveira Baroni Fenerbahçenin yeni yabancıları oldular.

Cristian Oliveira Baroni

25 Haziran 1983 tarihinde Brezilya’nın Belo Horizonte bölgesinde doğan Cristian Oliveira Baroni Brezilya Serie A takımlarından Corinthians’ta forma giyiyordu.

Futbol kariyerine Brezilya’nın Atletico Paranense takımında başlayan 25 yaşındaki orta saha oyuncusu bu kulüpte forma giydiği 57 maçta 6 gol kaydetti.
2007 - 2008 yıllarında Atletico Paranense takımından Flamengo’ya kiralık olarak giden Cristian 45 maçta görev aldı ve fileleri 2 kez havalandırdı.
2008 yılının sonunda Corinthians takımına transfer olan başarılı orta saha oyuncusu 13 maçta 90 dakika forma giydi ve 2 gol kaydetme başarısını gösterdi.Brezilya Serie A liginde toplamda 60 maçta forma şansı bulan Cristian Oliveira 4 gole imza atarken, 4′te asist yaptı… Defansif anlamda agresif bir görünüm çizen Cristian Oliveira’nın buna rağmen faul problemi bulunmuyor. 25 yaşındaki oyuncu profesyonel kariyeri boyunca sadece 1 kez kırmızı kart gördü…
Cristian 2005 yılında Brezilya Kupası’nı, 2008 yılında Taça Guanabara, Rio Janeiro şampiyonasını ve Serie B şampiyonluğunu kazanırken, Corinthians ile Paulista liginde zafere ulaştı.


Andre Clarindo dos Santos

8 Mart 1983 doğumlu Andre Clarindo dos Santos Brezilya’nın Corinthians kulübünde forma giyiyordu.
Futbolculuk kariyerine Figueirense takımında başlayan 26 yaşındaki sol bek, 1,80 boyunda ve atletik yapısıyla Brezilya’nın efsane oyuncularından Cafu’ya çok benziyor. Sol ayağını raket gibi kullanabilen Andre Santos, saha içinde çabukluğu ile ön plana çıkıyor.
2005-2006 yıllarında Flamengo ve Atletico Mineiro takımlarında forma giyen Andre Dos Santos, 2008'den beri Corinthians’ta oynuyor…
Sergilediği futbolla Brezilya Milli Takımı’na kadar yükselen Andre Dos Santos 2009 Konfederasyon Kupası’nda Brezilya’nın Mısır’a karşı oynadığı maçta ilk kez milli oldu. Andre dos Santos bu maçtan sonra turnuva boyunca Brezilya Milli Takımı ile ilk 11′de maçlara çıktı ve final mücadelesinde de yer aldı.
2004 Santa Catarina liginde şampiyonluk yaşayan Andre Dos Santos, 2006 ve 2009′da Brezilya kupasını, 2006 ve 2008′de Brezilya ikinci ligini ve 2009 Paulista şampiyonluğunu kazandı. Andre Dos Santos aynı zamanda bu şampiyonanın en iyi sol beki seçildi.
Brezilya Milli Takımı’nda 5 maçta forma giyen Andre Dos Santos 2009 kariyerinin en büyük başarısı olan Konfederasyon Kupası şampiyonluğunu elde etti.
Konfederasyon kupası boyunca Brezilya Milli Takımı’nın en başarılı oyuncuları arasında gösterilen Andre Dos Santos takım oyuncusu karakteriyle dikkat çekiyor.Sol kanatta yaptığı çıkışlarla Brezilya’nın efsane oyuncusu Fenerbahçeli Roberto Carlos’u andıran genç oyuncu, defansif bir pozisyonda oynasa da ofansif anlamda rakip takımlar için büyük bir tehdit oluşturabiliyor.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Trabzonda Fatih Tekke Yürüyüşü



Fatih Tekke transferinin gerçekleşmemesi üzerine Trabzonda bu durumu protesto etmek amacıyla yürüyüş düzenlenme kararı alındı. 22 Temmuz Çarşamba günü saat 14:00 de meydan parkında toplanacak olan taraftarlar bu konuda yönetimi protesto edecekler.

Bu organizasyona Trabzonspor'un hangi taraftar oluşumlarının destek verip destek vermeyecekleri merak konusunu. Ayrıca diğer bir merak konusu ise böyle bir yürüyüş karşısında Sadri Şener'in takınacağı tavır. Zira bir süre önce Samet Aybaba ile teknik direktörlük için anlaşmış ve gelen tepki üzerine bu anlaşmadan vazgeçerek kongre kararı almıştı.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Transfer Söylentileri




İngiltere

Aston Villa , Middlesbrough takımının oyuncusu Stewart Downing ile sözleşme imzaladı. Bu transferi gerçekleştirebilmek için Aston Villa’nın 24 yaşındaki Downing’in bonservis bedeli olarak kulübüne 12 milyon pound ödediği söyleniyor.

Manchester City, Everton oyuncusu Joleon Lescott için 20 milyon euro değerinde bir teklifte bulundu. David Moyes’in hiçbir oyuncusunu satmayacağını açıklamasına rağmen Manchester City’in teklifini 24 milyon euro gibi astronomik sayılabilecek bir bedele çıkartacağı söyleniyor.Manchester City ayrıca Tothenham takımının kanat oyuncusu David Bentley ile ilgilenmektedir.

Blackburn, Rapid Wien’in forvet oyuncusu Erwin Hoffer ile ilgilenmektedir. 22 yaşındaki oyuncuya Avrupa’nın başka önemli takımlarıda talip.


İspanya

Barcelona, İnter’in fantastik golcüsü Zlatan İbrahimovic’i renklerine bağlamak için harekete geçti. Basına yansıyan haberlere göre Barcelona bu oyuncu için 40 milyon euro para ile Samuel Eto’o ve Alexander Hleb gibi iki oyuncusunu İbrahimovic için bonservis bedeli olarak vermeyi teklif etti.

Valladolid , 2,5 milyon euro karşılığında Real Madrid’in genç forveti Alberto Bueno’yu transfer etti.

İtalya

İnter , Bayern Münih’in başarılı defans oyuncusu Lucio ile anlaştı.

Fransa

Lyon, 18 milyon euro karşılığında Lille takımının yıldız oyuncusu Michel Bastos ile sözleşme imzaladı. Lyon ekibi bu oyuncuyla dört yıllık anlaşma yaptı.

Amerikalı forvet Charlie Davies , Sochaux ile anlaştı

17 Temmuz 2009 Cuma

Sivasspor’un Rakibi Anderlecht




http://www.anderlecht-online.be/players.php?lang=dui


Takımın tam adı Royal Sporting Club Anderlecht’tir. Belçika futbolunun en önemli takımıdır. 1908 yılında kurulan Anderlecht’in renkleri mor ve beyazdır. Anderlecht 1983’ten beri Constant Vanden Stock isimli stadyumda maçlarını oynamaktadır.

Anderlecht 29 kere Belçika şampiyonluğunu, 9 kez Belçika Kupası’nı, 8 kez Belçika Süper Kupası’nı kazandı. 1983 yılında mor-beyazlı ekip, Benfica’yı yenerek UEFA Kupası’nın sahibi olmuştur. 1976 ve 1978 yıllarında ise Bayern Münih ve Liverpool’a karşı galip gelerek Avrupa Süper kupasının sahibi olmuştur.

Yetenekli bir ekibe sahip olan Anderlecht takımında bazı isimler ön plana çıkmaktadır. Kuşkusuz bunların başında Lucas Biglia gelmektedir.Kendisi 2007 yılında Belçikada yılın genç oyuncusu seçilmiştir. 1986 doğumlu Arjantinli orta saha oyuncusu Biglia hemen hemen her transfer döneminde adı önemli kulüplerle anılacak kadar kaliteli bir oyuncudur. Orta saha hakimiyetini Sivasspor Biglia’yı ekarte etmeden elde edebilmesi imkansız. Hatta maçların kilit oyuncusu Biglia olur demek şimdiden mümkün. Tom De Sutter, Mbark Boussoufa , Roland Juhasz, Guillaume Gillet ve Jan Polak Anderlecht’in diğer dikkat çeken oyuncularıdır.

Sivasspor’un Şampiyonlar Ligi Macerası







Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turu kuraları bugün çekildi. Bu kurada ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil edecek olan Sivasspor’un rakibi belli oldu. Buna göre Sivasspor’un rakibi Belçika’nın köklü ekiplerinden Anderlecht oldu. Sivasspor ilk maçı 28-29 Temmuz'da Belçika'da, rövanşı ise 4-5 Ağustos'ta Sivas'ta oynayacak.

Bu kurayı Sivasspor açısından değerlendirecek olursak kötünün iyisi şeklinde nitelendirebiliriz. Zira olası rakipler arasında Türk takımlarına daima ters gelen Yunan ekiplerinden Panathinaikos, geçtiğimiz yıl İstanbul’da oynanan Uefa kupası finalinde gülen taraf olan Shaktar Donetsk,önemli bir futbol kültürüne sahip Celtic, yine Yunan takımı Olympiakos gibi ekipler bulunuyordu. Anderlecht bu ekiplerin içerisinde en zayıf halka niteliğine sahip bir rakip konumunda bulunmaktadır.

Yalnız unutulmamalıdır ki en zayıf halka diye nitelendirdiğimiz Anderlecht , ülkemizi temsil edecek olan Sivasspor takımından birkaç gömlek daha üstün bir takımdır. Geçmişte Türk takımlarıyla Avrupa kupalarında eşleşmiş ve bu ekiplerimize karşı üstünlük kurmuş bir takımdır. Bu sebeple Sivasspor’un işinin çok zor olacağını şimdiden kestirebiliriz. Elemeyi geçmesi akıl ölçülerine göre neredeyse imkansıza karşılık gelmektedir.

Bu vesileyle Avrupa Kupaları’nda mücadele edecek tüm ekiplerimize başarılar diliyoruz. Zira alacakları her puan ülke puanımızı etkileyecektir.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Hüseyin Çimşir’e Açık Mektup





Aslında böyle bir yazıyı yazmayı aklımın ucundan dahi geçirmiyordum. Yalnız yazımın öznesindeki şahsın adeta şirazesi kaydığı için bu yazıyı hak ettiğini düşünüyorum. Sayın Hüseyin Çimşir bu yazı seninle bir Trabzonspor taraftarı arasında tüm kartların ortaya dökülme yazısıdır. İnternette spor dünyasını ve de özellikle kendi hakkında yazılanları takip ettiğini bildiğim için her şey ortaya dökülsün istiyorum burada.

Hüseyin Çimşir, sen ne olursan ol sakın ola seni bugünlere hak etmediğin halde getirmiş camiana ters düşme. Unutma ki tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır. Senin kürkçü dükkanın ise Trabzon şehridir. Trabzon şehri ise Trabzonspordur.

Bu camia seni kaptan dahi yaptı. Peki soruyorum sana sen kaptan olabildin mi? Bir arkadaşımın söylediği gibi Küçük Emrah bakışlarından mı ibaret sanıyordun kaptanlığı? Hakemlere böyle bakarsam acırlar diye mi düşündün acaba? Tüm geçmişini bir kenara koy geçen sezonun ikinci yarısında göstermiş olduğun kasti düşük performansın ( gerçi yüksek performansını görme şerefine erişemedik ama hata yapmadığın her maç bizim için ,iyi oynamıştın demekti) hesabını huzur-u mahşerde nasıl vereceksin? Senin kalemşörlerin pek boldur bu sanal dünyada. Saçma sapan argümanlarla seni savunup durdular yıllarca.( O gariplerime de bu eziyeti çektirdiğin için hesap vereceksin ama ben sevgililerin arasına girmem :) ) Şimdi senin o kalemşörlerin bana bu iddianın kanıtı nedir diye sorabilirler. Hiç muhatap olmadan ben o kanıtı sunayım onlara.(Zira söz konusu sen olunca akılları başlarından çıkıp spastikçe davranıyorlar ) Geçen sezonun ikinci yarısındaki Ankaraspor maçı ile Ersun Yanal’ın kulübü bıraktığı Sivas maçına kadar olan arada göstermiş olduğun performans ile Ersun Yanal gittikten sonra gösterdiğin performans farkını karşılaştıran her akıl sahibi girmiş olduğun ihaneti anlamakta güçlük çekmez. Bu basit bir hoca değişikliği ile açıklanamaz. Sen kaptanı olduğun ve 25 yıldır şampiyonluk hasreti çeken bir camiaya ihanet ettin.

Sahi Hüseyin sen Trabzonspor camiası içinde Ersun Yanal’a muhalif olan önemli bir değeri! ile dönem dönem bazı futbolcu arkadaşlarını alarak art niyet timsali toplantılara katıldın mı?

Her şey ortaya dökülecek diyorum ya cidden dökülecek. Basında sen veya menejerlerin tarafından yaptırılan yalan transfer haberlerini bizler yemedik. Sen çok iyi biliyorsun ki bırak yurt dışını şu anda transfer olduğun takımda dahi 3 maç peş peşe oynayamayacaksın. Yakıştı mı kendine haksızlık yaptığını iddia ettiğin takıma Ali Cengiz oyunu yapmak.

Gelelim bu yazıyı yazmama esas sebep teşkil eden garabetle yüklü olan açıklamana. Kalemşörlerin hep bu camianın sana haksızlık yaptığı şeklinde ifadelerle seni savunup durdular uzun süredir. Bursaspor’a transfer olabilirsin. Bu senin için profesyonel hayatının bir parçası ama sen iki ay öncesine kadar Trabzonspor kaptanı olan bir Trabzonlu olarak Bursaspor taraftarına yalakalık yapamazsın. Ya seni savunan kalemşörlerin argümanları baştan aşağı yalan ya da sen 9 yıl futbol oynadığın bir camianın büyüklüğünü fark edemeyecek kadar düşük kapasiteli bir insansın. Bursaspor taraftarına yaranmak için o ateşli taraftar için Bursaspor’a geldim diyecek kadar şark kurnazısın ama Trabzon’a bir gün döneceğini hatırlamayacak kadar da şuur yoksunu. Bursasporlu kardeşlerimiz beni yanlış anlayabilirler. Bu yazı Hüseyin ve benim aramda. Başka kişi ve kurumlarla alakası yoktur.

Hüseyin Çimşir , senin için şu anda en manalı söz nedir biliyor musun? Birilerinin kuyusu kazarsan başka birileri gelir senin kuyunu kazar. Geçmiş olsun ava giderken avlandın...

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Lig Başlamadan Küme Düşen Takım Diyarbakırspor



Yıllar önce küme düşerek Süper Lig’e veda eden Diyarbakırspor’u önümüzdeki yıl yeniden Süper Lig mücadelesinde izleme fırsatına erişeceğiz. Şu anda diğer takımlarla Diyarbakırspor’u karşılaştırdığımızda ligin en zayıf halkası yorumunu yaparsak abartmış olmayız. Kendilerini çok zorlu bir lig bekliyor ve küme düşmeme mücadelesi verecekleri neredeyse kesin gibi.

Bir süre önce Diyarbakırspor teknik direktör olarak Nurullah Sağlam ile anlaşmıştı. Yalnız Nurullah Sağlam’ın istediği bütçe kendi bütçelerine uymayınca bu teknik direktörle yolları ayırmak zorunda kaldılar. Bu denli maddi imkansızlıklarla boğuşan bir kulüp için Türkiye’de uygun olan tek teknik direktör (lisansında böyle yazıyor yoksa teknik direktörlük vasıflarına sahip değildir) Ziya Doğan’dır. Diyarbakırspor denize düşen yılan misali Ziya Doğan ile anlaşarak daha lig başlamadan ben küme düşmesi lig başlamadan garantilenen tek takımım imajı vermektedir. Neden bu denli olumsuz düşündüğüm Ziya Doğan’ın teknik direktörlük kariyerine (geçmişi anlamında kullanmaktayım yoksa olumlu manada bir kariyerden bahsetmek için Ziya Doğan gibi akli melekelerimi yitirmiş olmam lazım) baktığımızda daha iyi anlayabiliriz.

Ziya Doğan’ın geçmişinde Trabzonspor macerasını incelememiz yeterlidir. Öncelikle Trabzonspor’u ilk çalıştırdığı dönemde Türkiye Kupası’nda başarılı olmuştur. Zira bir takımda İbrahima Yattara, Gökdeniz Karadeniz, Miroslaw Szymkowiak ve Fatih Tekke varsa başarı hocadan bağımsız olarak gelir. Gelelim ikinci döneme. Trabzonspor tarihinde belki de ilk defa yedi maç üst üste kazanamamak gibi bir kepazeliğin mimarı olarak karşımıza çıkar Ziya Doğan. Dünyaca tanınmış hücum ve orta sahanın sol mevkisinde oynayan Marcelinho’yu sol bek oynatacak kadar garip örnekleri bizlere izlettirmiştir. Hani derler ya Karadeniz fıkrası filan. O bahsedilen dönemde Ziya Doğan’ın her açıklaması neredeyse bir Karadeniz fıkrası hüviyetindeydi. Bir teknik direktör düşün ki maç sonu basın toplantısında o gün 3 gol atan oyuncusunu medya önünde eleştirebilme gibi akli unsurlardan yoksun açıklamalar yapsın. Umut Bulut o depresif durumu hala daha atlatamamıştır kanaatimce. 3 gol atarak maçın yıldızı oluyorsunuz ama hocanız defansa yardm etmediğiniz için basın toplantısında sizi topa tutuyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Hatta Trabzonspor teknik direktörlüğünden ayrıldıktan sonra dahi ben başarılı olmuştum diyecek kadar ruh sağlığını yitirmiş bir insandan bahsediyoruz. Trabzonspor gibi büyük bir takım eğer küme düşmesi kesinleşmiş bir rakip karşısında kendi evinde kendi yarı sahasından çıkamıyorsa hocanın beceriksizliği tıpkı bir matematik işlemi gibi kesindir.

Trabzonspordan ayrıldıktan sonra uzun bir süre takım çalıştırmamıştır. Diyarbakırspor çok önemli bir hataya imza atmak üzeredir. Eğer takımlarını birazcık düşünüyorsalar bu hatadan geri dönerler. Çünkü acı akıbet onları beklemektedir. Futboldan bihaber bir teknik direktörün 34 maçta toplayabileceği maksimum puan sayısı 15’ i geçmez. Futbolu hayvan gibi koşmaktan ibaret sayan, idmanlarda oyuncularına top yüzü göstermeyen bir hoca başarısızlığa mahkumdur. Çünkü bu hoca ayaklarını yere basmamaktadır. Aksine bir hayal dünyasında yaşamaktadır. Ligimize renk katmasını arzuladığımız Diyarbakırspor’a yazık olmasın.

10 Temmuz 2009 Cuma

Dünya Futbolundaki Transfer Çılgınlığında Son Raund





Dünya futbolunda bir süredir inanılmaz bir transfer çılgınlığı başladı. Dünya ekonomik krizle çalkalanırken bazı kulüplerin astronomik bonservis bedelleriyle futbolcu transferlerine hız vermeleri çağdaş futbolun varmış olduğu noktayı bizlere göstermektedir. Çağdaş futbolda iki çeşit futbol felsefesi kendisine yer bulmuş durumdadır. Bunlardan ilki Real Madrid gibi dört oyuncuya 220 milyon euro gibi bir ücret ödeyerek transfer edip başarıyı beklemektir. Futbolu az çok takip edenler bilirler ki bu şekilde politikalara sahip olan takımlar sürekli bir başarıya sahip olamazlar. En basiti geçtiğimiz yıl Fenerbahçe’nin uyguladığı politika bu duruma benzerdir. Aldıkları rezalet sonuç herkesin malumudur. Beşiktaş kulübü bu yıl kendi çapında aynı şekilde hareket etmektedir. Eğer matematik bilimi yanılmazsa akıbetleri aynı olacaktır.

Diğer bir yöntem ise kendi oyuncunu kendin yetiştir anlayışıdır. Bunun şu anda dünyada en büyük temsilcisi Barcelona takımıdır. Tek başına Messi örneği dahi bunun doğruluğunu kanıtlamaktadır. Kaleci Victor Valdes, savunma oyuncuları Gerard Pique ve Carles Puyol, orta saha oyuncuları Xavi Hernandez ve Andres Iniesta ile Sergio Busquets İspanyol kökenli iken, 21 yaşındaki Lionel Messi ise Arjantinli olmasına karşın, Barcelona'nın genç kadrosundan yetişen bir diğer futbolcu olma özelliğini taşıyor. Bir kulübün bu oyuncuları transfer bedeli ödeyerek kendi kadrosuna katması ve bir uyumu sağlaması imkansız görünmektedir.

Bu konuda en önemli sözü Barcelona kulübü başkanı Joan Laporta söyleyerek aslında konuya son noktayı koymuştur. Bende bu yazıya o sözlerle son vermek istiyorum.

"Biz Altın Top alan futbolcuları yaratırız, diğerleri onlar için para öder. Real'in Cristiano Ronaldo'yu transfer etmesi benim için sorun değil, ama şu anda herkesin örnek aldığı takım Barcelona."

9 Temmuz 2009 Perşembe

Football Manager Oyunu Gerçeği ve Türk Futbolu





Football Manager oyunu yıllardır tüm dünyada yoğun bir ilgiyle oynanan bir bilgisayar oyunudur. Her yıl yeni bir versiyonu çıkar. O derecede hastaları vardır ki uykunun dahi önüne geçer bu oyun. Bu oyunun insanlara verdiği hazdan bahsedecek değilim. Günümüzde menejerlik çağdaş futbol anlayışında bir meslek haline gelmişken bu oyunun gerçeğe yakın olan veritabanının kulüplerimizce kullanılıp kullanılamayacağına değineceğim.

Veritabanının gerçeğe yakın olduğunu iki örnekle göstermek istiyorum. Oyunu yıllardır oynayanlar bilirler. Meksikalı Andreas Guardado isimli oyuncu daha yıldızı parlamadan önemli bir yetenek olarak sunulur FM tutkunlarına. Bir müddet sonra kendisini İspanya’nın Deportivo takımına transfer olduğunu biliyoruz. Bu konuda FM veritabanı oyuncu potansiyelini tespit etme bakımından tam isabet yapmıştır. Bir diğer örneğimiz Arjantin’in İndependiente kulübünde karşımıza çkıyordu. Pablo Piatti isimli oyuncu tıpkı Guardado gibi yıldız olarak gösteriliyordu. Kendisi çok zaman geçmeden Avrupa kulüplerinin ilgisini çekerek İspanya Ligi’nin yolunu tutmuştur. 7 milyon euro gibi önemli bir ücretle Almeira takımına transfer olur. Bu iki örnek olumlu örnekleri temsil ediyor. Peki bu durumun tam tersi örnekler yok mu? Elbette var. Yalnız yüzdeye vurulacak olursa isabet konusunda bu oyunun veritabanı gayet başarılıdır.

Bu bilgiler ışığında ülkemizde kulüplerin bu veritabanından yararlanıp yararlanamayacağını tartışmak gerekiyor. Avrupa futboluna ülke olarak kafa tutabilmek ancak kaliteli oyuncuları gençken takımlarımıza katarak gerçekleştirebileceğimiz bir hedeftir. Bu bağlamda son on yılda Galatasaray’ın Ribery transferi haricinde bir ikinci örnek bulunmamaktadır. Onu da Galatasaray kulübünün iş bilmez yöneticileri ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Hal böyleyken FM oyununun genç yetenekleri neden kulüplerimizce takip edilip transfer edilmez. Yapılan transferler bahsi geçen genç oyunculardan daha mı iyi performans sergileyen oyunculardır?

Kulüplerimiz çağdaş futbolu özümsemeden günü kurtarma derdine düştükçe yerlerinde saymaya mahkumdur. İnsan sırf meraktan dahi olsa gider bu oyuncuları izletir rapor alır. Yalnız menejerler ellerindeki işe yaramaz oyuncuları futboldan anlamayan yöneticilere sahip takımlara kakaladıkları için herhalde bu denli bir araştırmaya fırsat vermiyorlar. Türkiye’yi yabancı futbolcular çöplüğü yapan yöneticiler Türk futbolundan ellerini derhal çekmek zorundadır. Bu ülkenin futbol değeri şu anda bulunduğu yer değildir.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

İYİ VE KÖTÜ ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ




İyi ile kötü birbirlerine karşıt kavramlar olarak görünseler dahi aslında aralarında ince bir çizgi vardır. Bu çizgi hangi tarafa doğru kalınlaşırsa o taraf hakimiyetini gösterir. Hele hele konumuz eğer futbolsa bu çizginin önemi bir kat daha artar. Futbolun sadece futbol olmadığını bile bile sıradan bir oyunmuş gibi değerlendirdiğimiz için kendimizce nice kahraman ve nice hain çıkartırız ortaya. Bu bağlamda Hüseyin Çimşir’i değerlendirmek istiyorum.

Uzun yıllar futbolcu olarak Trabzonspor’a hizmet vermiştir. Bu süreçte haklı veya haksız fazlaca eleştiriye maruz kalmıştır. Benimde kendisi hakkında düşüncelerim elbette var. Yalnız bu yazıyı aklımla değil vicdanımla yazmak istiyorum.

Hüseyin’in saha içi performansı daima bir memnuniyetsizlik ifadesini andırmıştır Trabzonspor taraftarlarına. Kendisi Türk futbolunun sıkıntı çektiği bir mevkide oynadığı için hep tartışma konusu olmuştur. O bölgede oynayan Türk oyuncularımızın yetersizliklerinden dolayı milli takımımız bir Brezilyalı oyuncuyu orada oynatmak zorunda kalmıştır. Trabzon sokaklarında gezerken Hüseyin’in olmazsa olmaz bir futbolcu olduğuna da kulak misafiri olabilirsiniz onun kalitesiz bir oyuncu olduğuna da. Hüseyin’i savunan futbolseverlerin en önemli argümanı onun kesici özelliğine sahip olmasıdır. Karşıt fikir olarak ise pas özürlülüğü gösterilebilir. Yani iyi ile kötü arasındaki çizgi...

Trabzonspor gibi bir takımın kaptanı olmak kolay bir iş değildir. Herkes altından kalkamaz. Hüseyin bu işin altından kalkmış mı kalkmamış mı tartışmasına girmenin gereği yok. Herkes vicdanına sorsun cevabını bulsun.

Bir taraftar olarak Hüseyin’i asla affetmeyeceğim konuya değinmek gerekiyor. Transfer dönemlerine yakın gazetelere yansıyan asılsız haberlerin sorumlusunun kendisinin olduğuna eminim. Menejer aldatmacalarını çok sevdiğini ifade ettiği Trabzonspor’a yapmamalıydı. Bunlar aldatmaca olmasaydı kendisini önümüzdeki sezon Bursaspor formasıyla değil yurt dışında bir takımın formasında görürdük. Bu kaptanlığını yaptığın ve taraftarı olduğun kulübe gösterilecek bir tavır değildir. Bu konuda iyi ve kötü arasında çizgi yok...

Hüseyin Çimşir gün itibarıyla yıllık 1,5 milyon TL karşılığında Bursaspor ile anlaşma sağlamıştır. Kendisine futbol yaşamının geri kalan kısmında başarılar diliyorum. Trabzonspor forması altında verdiği emeklere teşekkür etmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Sözleşme imzalarken profesyonelce düşünen bir oyuncuya profesyonelce yolun açık demekten başka alternatifimiz yoktur.İşine gelince amatör olup işine gelince profesyonel olanlar iyi ve kötü arasındaki çizgiyi kendi elleriyle çizmiş demektir...

Milletler ve Futbol

Altmış yıldır gelişmekte olan güzel ülkemin 50 yıldır sürpriz takımdan öteye gidemeyen milli takımıyla başlayalım konuya.Genetik özelliklerden ötürü salt bir disiplin uygulayan almanlar,80lerin başından itibaren ''üstün alman teknolojisi'' sıfatıyla bir oldular.Hitler'den bu yana üstünlük fetişizmi olan Alman insanı,futbola da bu ideolojilerini yansıtmayı başardılar.Bunu da ingilizlerin efsane isimlerinden Garry Lineker şöyle dile getiriyordu."Futbol 90 dakika suren ve sonunda almanlarin kazandigi bir oyundur".Yaratılıştan gelen bu özellikle birlikte Almanlar her alanda söz sahibi olmayı başarmıştır.Fransızlara gelecek olursak,burnu ve mabadı herzaman semaya ermiş bir millet olmuşlardır.İnsanları kullanma özelliği de burdan hareketle ortaya çıkmıştır,Türk ''işçilerin'' bu memlekette bolca bulunmasının sebebinde ise bu etkenin de az da olsa payı vardır.Bu insanlarla ilgili yanılmıyorsam cezayirlilerin güzel bir sözü vardır.''Ayağı pisliğin içindeyken dahi ötebilen tek hayvan horozdur.!(''Horoz'la fransızların alakasını anlatmaya gerek olmadığını varsayıyorum:))Tüm bunlardan hareketle Fransız Milli takımındaki devşirmelerin sayısının neden ayakparmaklarımızın sayısını geçtiğini de anlıyoruz.Ve gelelim İngiliz'lere...Bu abilerimiz her zaman Baron olmuştur o coğrafyada.Aslen almanlar bu rolü üstlenmiş gibi gözükse de Testere'den öteye geçememiştir.Hatta Alman'lara kendilerini övme hakkı bile tanımamıştır ilk verdiğim örnekteki gibi.Alman'ın İtalyan'ın Fransız'ın iyisi hep bu topraklardadır.Gidilmek görülmek istenen avrupa denilen,büyük kluplerin olduğu yerdir.Dolayısıyla bu aralar milli takımı unutulmuş popçu havalarındaysa da,pek yakında yeni cd'sini yaşlılar yurdunda hediye ederken görebiliriz.Ve hatta göreceğiz.En sonunda geldik zurnanın zart diyemediği yere.Bizim uşaklar,bizim takım...Rahmetli bir siyasetçimizin güzel bir vecizesi vardır bizimle ilgili.''Tarihte Türkler kadar çabuk asimile olan bir millet görmedim''doğrudur yanlıştır size kalmış,lakin sevdiğim bir özdeyiştir.Son yüz yıldır geçmişi düşünmekten önümüzü göremeyecek kadar kör olmamız hasebiyle geleceğe dair pek olumlu konuşamayacağım.Zira yahudilere hristyanlara,kürtlere,alevilere, karşı komşumuza laf atmaktan ziyade ilim irfana boğulmuş bir millet olduğumuzu söylemek polyyanna'nın torunu olduğumu iddia etmemden daha gerçekçi olmaz.Ligimizde Bu huyumuzun yansıması bir bakıma,hakeza milli takımımızda.Sayılabilecek tüm gelişmiş ülkelerin,gelişmiş takımların sistemlerini, yapılarını bir çırpıda sayabiliyorke,söz bize dönünde Kemal Sunal'ın meşhur şaşırma ifadesi vuku buluyor suratımızda.Umuyorum ki yakın zamanda gelişmekten gelişmişlik sınıfına yatay geçiş yaparız.40 yıldır teğet geçtiğimiz bu kutsal gaye'ye bir gün ulaşmak dileğiyle.Tüm bu anlattıklarımdan ne çıkarıyoruz.Sorun genetikte ne federasyon suçlu ne hoca ne topçular(!)tek suçlu biziz...hepinize iyi günler...

TÜRK FUTBOLUNUN YÜKSELEN DEĞERİ SERCAN YILDIRIM

Son yıllarda kaliteli genç oyuncuların yetişmesi bakımından tüm alt yapı problemlerine rağmen Türkiye önemli noktada bulunmaktadır. Bu jenerasyonun en önemli temsilcilerinden bir tanesi Bursaspor’un genç forveti Sercan Yıldırım’dır. Sercan son bir sezondur Türk futbolseverlerin izleme fırsatı bulduğu bir oyuncudur. Futbol ile ilgilenenler ise Sercan’ın yeteneğini o daha alt takımlarda oynarken farketmişlerdi. Son sezonda süper ligde göstermiş olduğu performansla gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında önemli kulüplerin ilgisini çekmeyi başarabilmiştir. Sercan’ın futbolcu özelliklerinden bahsedecek olursak kendisi son vuruşları mükemmele yakın olan nitelikte bir golcüdür dersek yanılmış olmayız. Genç yaşına rağmen böylesine bir niteliğe sahip olması onun gelecekte yeteneklerini daha fazla göstereceğine dair öngörümüzü doğrulayacak bir kanıt niteliğindedir. İlerleyen yıllarda onu Avrupa’nın önemli takımların önemli bir oyuncusu olarak görebileceğimizi düşünmekteyim. Zira o en yetenekli Türk futbolcusudur.

Transfer sezonu içinde olduğumuzdan dolayı Sercan hem yurt içinde hem de yurt dışında önemli takımların transfer listesinde bulunmaktadır. Basından edindiğimiz bilgilere göre Fenerbahçe ve Man. City takımları bu oyuncuyu kendi kadrolarında görmeyi ciddi ciddi istemektedir. Bahsedilen rakamlar dahi onun kalitesini belgeler niteliktedir. O yaşta 9 milyon euro bonservis bedelinden bahsedilen bir Türk oyuncusu bulunmamaktadır. Bu ücret Bursaspor için çok cazip bir fiyattır. Malum Anadolu takımları dediğimiz sınıflamada bulunan takımlarımız kulüpleri yetiştirmiş oldukları oyuncuları büyük kulüplere satarak döndürmektedirler. Bu sebepledir ki bu takımların tarihte ne bir başarısı olmuştur ne de ciddi ciddi büyük hedefleri. Bu mantaliteye sahip bir kulübün oyuncusunu satmaması biraz zor görünmektedir. Yalnız Bursaspor yönetiminin bu konuda bir çekincesi bulunmaktadır. Bursaspor taraftarları Sercan’ın gitmesi halinde kulüpten desteklerini çekeceklerini ve kombine almayacakları tehditini yönetimlerine bildirmişlerdir. Bu nedenle Bursaspor yönetimi bu transferin yurt içinde bir takıma olmayacağı şeklinde açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Sercan ise kulübüne duymuş olduğu aidiyet ile futbolseverlerin sempatisini kazanmayı başarmıştır. Büyük kulüplerle adı anılıp hemen kulübüne yüz çeviren nice oyuncu tanıdık , tanıyoruz, tanıyacağız bu topraklarda. Sercan’ın bu tavrından yola çıkarak onun takım ruhuna adapte olabilme özelliğinin üst seviyede olduğunu düşünebiliriz. Günümüz futbolunda bu özellik çok önemli bir yere sahiptir. Profesyonelliğin yanında futbolcuların amatör ruhlarının olması onların performansına olumlu olarak yansır. Sercan bu farkı yaratabilecek niteliktedir.

Sercan’ın taraftarı olduğum Trabzonspor takımında oynamasını çok isterim. Lakin bu çok çok düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. Onun için en doğrusu genç yaşta Avrupa futboluna adapte olabilmesi ve oradaki gerekli futbol kültürünü edinmesi bakımından İngiltere’de futbol yaşamına devam etmesidir. Böyle bir durumda ileride dünyanın en önemli golcülerini saymaya kalktığımızda ilk üç içerisinde Sercan ismini telaffuz edeceğimize dair inancım çok büyüktür.

Not: Bu satıların yazarı hayatının hiçbir döneminde Busraspor’a hiçbir şekilde sempatiyle dahi bakmamış birisidir. Sercan ile hiçbir şekilde diyaloğu yoktur. Tamamıyla bir futbolseverin kendince gözlemleridir.

7 Temmuz 2009 Salı

TRABZONSPOR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER




Trabzonspor üzerine bugüne kadar çok yazdık ,çizdik. Bunların hepsi masumane sevgimizin ürünleriydi. Hani insan sevdiğine olumsuz özellikleri yakıştıramazmış ya bizde belki de bu şekilde yaklaştığımızdan ötürü hep bir şeyleri kaçırdık. Bu eksikliğin seni veya beni yok Trabzonsporluların hepsi bunda mesuldür.

Ortada kronik bir hasta belki de kanserli bir vücut var. O kanser vücuda bir yerden yayılmış. Nereden yayıldığının bir önemi de yok. Tüm vücudu sarmış bu. Yönetim, futbolcu, teknik direktör, eski oyuncularımız, medya (yerel), taraftar gibi dinamiklerimiz bir vücuda benzettiğimiz Trabzonsporumuzun uzuvlarıdır.Ne yazık ki bu uzuvların hepsi birden hastalıklıdır.

25 yıllık bir başarısızlık var elimizde. Bugüne kadar hep günlük olaylara bağladık bu başarısızlıkları. Oysa problemimizin kaynağını bulmaya çalışmamız gerekirken birilerini linç etmekte bulduğumuzu sandık çareyi. Yol ayrımına yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Ya bu devran böyle gelmiş böyle gider gibi bir anlayışla kendimizi kadere teslim edip başarısızlığı kanıksar bir yapıya bürüneceğiz ya da bu iş böyle gitmez arkadaş durun bakalım diyeceğiz. Trabzonspor büyük takım kalmak ve kalmamak ayrımını yapmak üzeredir. Tercih bizlerin...

İç dinamiklerimizi değerlendirirken en baştan başlamanın yararı var. Bu sebeple konuya yönetim kademesinden başlamak istiyorum. Bu değerlendirmede gelip geçici kişilerden ziyade onların işlevlerinden yola çıkmanın faydalı olacağına inanıyorum. Dünya futbolundan bihaber olan insanların yöneticilik yapmalarının mümkünatı yok. Modern futbolun gereklerini bilmeden atılacak adımlar zaman zaman olumlu dahi olsa bir sürekliliğe sahip olmayacaktır. Bu sorun sadece bizim takımımızın sorunu değildir. Türk futbolunun bir problemidir. Başarılı olmanın bir yolunun fark yaratmak olduğunu düşünecek olursak bu konuyu önemsememiz gerekmektedir. Hele hele maddi anlamda rakiplerimizden geride kaldığımız gerçeği ile karşı karşıyayken böyle bir atılma muhakkak ihtiyacımız var.

Yöneticiliği reklam aracı olmaktan çıkartmamız gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmenin yegane yolu genç , idealist insanlara yöneticilik kapısını aralamaktır. Bu potansiyel Trabzonspor’un bünyesinde var.

Futbolcu ve teknik heyet kapsamında problemler en önemli sorunumuzu teşkil etmektedir. Her iki kesimin olası bir şampiyonluk sürecinde baskıyı kaldırabilme sıkıntısının olduğu gün gibi aşikardır. Bunu gidermenin tek yolu bu kişilere profesyonel destek sağlamaktan geçmektedir. Ülkemizdeki genel kanaat bu desteğe biz delimiyiz şeklinde tepki gösterse dahi bilimin ışığına karşı gelmenin doğru olmadığını düşünmekteyim.

Takımımızda görev yapacak futbolcu ve hocaların Trabzon menşeli olmasının önemsenmesinin bir değeri yoktur. Trabzon şehrinde o liyakatte insanları bulabiliyorsak elbette onlar görev yapsınlar yalnız sırf Trabzonlu diye bu kulübün üzerinden birilerine paye vermek belki o paye alanlara yarar sağlar ama takımımıza büyük zararı dokunmaktadır.Bu mikro milliyetçilikten derhal sıyrılmamız gerekmektedir.

Futbolculara değinmişken kangren olmuş alt yapımızdan da söz etmek gerek. Futbol şehri Trabzon’un son yıllarda Türk futboluna yeni yetenekler katamaması garipsenmesi gereken bir durumdur. Eski usullerin artık verim sağlayamadığını biliyoruz. Bu nedenle alt yapısı sağlam bir Avrupa kulübü bu konuda örnek alınmalıdır ve gerekli atılım bu uğurda yapılmalıdır. Yapacağımız ortalama bir futbolcu transferini yapmayıp o maddi kaynağı buraya sevk edersek gelecek yılları garanti altına alırız. Bunu yapmak çok zor değil bizim gibi bir kulüp için.

Transfer meselesi kulüplerin en önemli problemidir. Problemidir diyorum çünkü bizim için gerçekten bir problem niteliğindedir. Bu işi de profesyonel ekiplere devretmek gerekmektedir. Aksi halde mikro milliyetçilik ve kişisel çıkarlar hatalı transferlere sebebiyet vermektedir. Takımın sırtına boş yere fazladan yük binmektedir bu şekilde. Özellikle yerli transfer konusunda gurbetçi oyunculardan bize yarayabilecek olanlar mümkünse daha 15-16 yaşından itibaren izlenmeye başlanmalıdır.

Futbolu iyi oynamak demek futbolcudan anlamak demek değildir. Bu yüzden eski futbolcularımıza ve özellikle işi oyuncu izlemek olmayan , bu işi adeta bir hobi gibi yapan insanlara oyuncu izlettirilmemelidir.

Eski oyuncularımız ve medyayı aynı bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Anlayış olarak ilkellikte Afrika’nın yamyam kabilelerini aratmayacak olan yerel medya fazlaca önemsenmesi gerekmektedir. Kaos ortamından adeta haz alan bu kişiler kulüp tarafından dışlanmalıdır. Bu durumun özgürlüğe sığmadığı düşünülebilir. Üst kimliğimiz olan Trabzonspor’a zararı dokunuyorsa şahsen ben öyle bir özgürlük tanımıyorum. Kulüple alakaları kesilince 3 gün muhalefet ederler 4. gün hizaya gelirler. Eleştiriye karşı çıktığım anlamı çıkmasın buradan. Mantık dahilinde her türlü eleştiri yapılmalıdır ama mikro milliyetçiliğin mantıkla bağdaşan bir tarafı bulunmamaktadır.

Eski oyuncularımız medya aracılığı ile biz efsaneyiz, efsaneyi biz yarattık gibi antipatik söylemlere devam ettiği müddetçe kişisel olarak hiçbir zaman saygı duymayacağım onlara. Bu anlayış takıma zarar vermektedir. Bunların içinde egosu yüksek olanların takımın az başarılı olması onların eteklerini tutuşturmaktadır. Çünkü onların ellerinden ben efsaneyim argümanını aldığınız zaman söyleyecek sözleri kalmayacaktır. Hiç kimse Trabzonspor’un üzerinde değildir. Kişisel çıkarları sekteye uğramasın diye medyada takımı eleştiren eski oyunculara ne saygım ne de sevgim var...

Taraftar konusu aslında çok uzun bir yazı gerekmektedir. Takdir edilecek yerler var eleştirilecek yerler var. Sabırsız bir taraftarımız var yorumu klişe haline geldi. Bunu bu kadar basit algılamıyorum ben. Bu sabırsızlıkta bana göre medyanın yönlendirmesinin etkisi çok büyük. Tez canlı insanlar olduğumuz için bu yönlendirmeyle beraber ani tepkiler gösterebiliyoruz. Tribün konusunda daha yapıcı olmamız gerek. Tribünlerimiz ne yazık ki organize olma konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Bunun bir çözüme kavuşması takım adına olumlu gelişmelere vesile olabilir.

Biraz fazla uzun oldu. Bir taraftarın derdini dökmesi diyebiliriz buna aslında. Bunu bir konu olarak açmamın sebebi fikri boyutta enine boyuna bunları tartışmamızın bizleri doğru sonuçlara ulaştıracağına olan inancımdır.Yanlış düşündüğüm veya eksik bıraktığım kısımlar muhakkak vardır.